Liseyi bitirdikten sonra yani 18 yaşında başladım çalışmaya. Yaklaşık 20 yıldır çalışıyorum. Tekstilde ütü paket de bir sene çalıştım. Dershane kantininde çalışmıştım bir iki ay. Kadın olarak sadece ben vardım. Gelen kişilere sürekli çay servisi yapıyorduk, arkadaşım servis yaparken gözümün önünde yandı. Üzerine kaynar su döküldü. Ben de korktum benim başıma da gelecek diye, o yüzden ayrıldım oradan.
Tekstilde bir sene çalıştım adam dolandırıcı çıktı. Kendi çalıştığı yerin mallarını çalıp başka yerde yapmaya çalışmış. Adam piyasadan kayboldu, bizim para gitti. Uzun zaman paramızın peşinde koştuk. Zor bela paramızı aldık.
Her iş zor ama çorap daha zor sanırım. 8’de işbaşı yapıyorum, saat 7’de işi bırakıyorum. En şikâyetçi olduğum nokta saatlerin çok uzun olması. Bundan önce çalıştığım yerde cumartesi bile saatleri belli değildi. Ne zaman iş biterse o zaman mesai bitiyordu. Normalde Cumartesi 1’den sonra çalıştıramazsın işçiyi ama çalışıyorduk. Fazladan çalıştığımız zamanda da normal hesaplamayla para alıyorduk.
Yemek sorunu çok sık karşılaştığımız bir sorun. Şikayetçi oluyorsun, "değiştireceğiz" diyarlar ama değişen bir şey olmuyor. Şirket değişse dahi yemekler aynı şekilde kötü geliyor. Maaşlar konusuna gelirsek haftalık çalışıyorum, sigortasız bir şekilde. Sigorta hakkımızı istediğimizde dolar üzeri harcamaları getiriyor bizlere. “Dolar çok yükseldi ip alamıyorum... Bu sene de böyle geçsin.” diyor patronlar. Yani biz dolara göre çalışıyoruz. Paraya ihtiyacımız oluyor istiyoruz ‘’beni idare edemezseniz kapı orada’’ diyor. Sen beni idare etmiyorsun ki ben seni nasıl idare edeyim? Sonuçta ben ihtiyacım için çalışıyorum. Yoksa kim orada çalışır ki! 4-5 metrekarelik yerde nefes dahi alamadan çalışıyoruz. Sadece bir kapı var, cam dahi yok, hiçbir şey yok. Dışarıda rüzgar esiyor ama biz o rüzgardan faydalanamıyoruz. Bırakın rüzgarı, içeri hava bile girmiyor. Tuvaleti kadın erkek ortak kullanıyoruz. Her gün çamaşır suyuyla yıkamak zorundayım kullanabilmek için. Üstüm başım hep çamaşır suyu oluyor.
Eskiden çalıştığım bazı iş yerlerinde ustabaşları çalışan genç kızlarla flört ediyordu, genelde evli olurlardı ustabaşıları. Yaşanan bu ilişkilerden hamile çıkan da olmuştu. Bu kadınlar yaşları küçük, bilinçsiz kadınlardı. Ustabaşı dediğinde paralı birisi sanıyorlar. Benim ihtiyaçlarımı karşılar, bana para yedirir diye düşünüyorlar ama bunu düşünenler genellikle hem çocuk yaşta hem de dini baskıyla yetişen ailelerin çocuklarıydı. Ciddi aile baskısı altında işten eve evden işe gidiyorlardı ama bunlar yaşanıyordu bir yandan da. 13- 14 yaşlarında çocuklardı işte. Çalışmak zorunda olduklarını biliyorlardı bu yüzden de onların üstlerine gidiyorlardı.
8 Martları, 1 Mayısları günü geldiğinde anlatıyorum işçi arkadaşlara. Gelir misin sen de diyorum, kadınsın sonuçta. "Yok ben gelemem" diyorlar. "Bugün 1 Mayıs, gidelim, sen de işçisin" dediğimde "gelirsem patron kovar" diyorlar. Duyuluyordu, bana gelip ustabaşları ya da patronlar: “ çıbanbaşısın, hareketlerine dikkat et, kovulursun, kendin ne yapıyorsan yap insanları örgütleme” diyorlardı.. Çoğu yerde bu nedenle kovuldum işten.
Çalıştığım yerlerde işçilerle konuşurum, çalışma şartlarından bahsederim. Bu yaşadıklarımızın normal olmadığından ve çalışma koşullarımızdan bahsederim. Oksijensiz bir odada çalışmanın insanlık dışı olduğunu söylerim. Haklarımı biliyorum ve bu hakları birlikte çalıştığım işçi arkadaşlarıma anlatarak onları da bilinçlendirmek, patron karşısında yaşadığımız ortak sorunlara hep beraber çözümler bulmak istiyorum.
Tülay
Comments