Ay Carmela; Aslında içinde pek çok farklı anlamları da barındıran, faşizme başkaldıran cesur bir kadının hikayesi. Ya da ben bu tarafıyla daha çok ilgileneceğim için “başkaldıran kadın” ifadesini daha uygun bulmuş olabilirim. Neredeyse hepimiz dinlemiş, izlemiş ve insanda uyandırdığı tezat hissi, mesela çoskusunu ve hüznünü biliriz. Bu yanıyla zaman içerisinde “Carmela” ile yolumun kesişmiş olmasına seviniyorum. Şimdi biraz bahsedelim Carmela’dan ve hikayesinden.
“Ay Carmela” aslında 19. yüzyılda Napolyon’un ordularına karşı savaşanlar tarafından söylenen bir gerilla şarkısı. Zaman içerisinde, sözlerinde döneme uygun değişiklikler yapılarak, gerilla ruhunun tekrar uyandığı İspanyol İç Savaşı’nda Franco’nun ordularına karşı savaşanlar tarafından özgürlük simgesi haline getirilmiş.
Jose Sanchis Sinisterra’nın yazdığı aynı adı taşıyan tiyatro oyunu da farklı dönemlerde, farklı yerlerde aynı özgürlük savaşını verenlerin duygularını yansıtıyor. İspanya İç Savaşı’nda geçen bir öyküyü, Franco’nun askeri darbesine karşı 17 Temmuz 1936’da başlatılan silahlı mücadeleyi ve faşizme karşı duruşu anlatır oyun. İspanya İç Savaşı, aynı zamanda dünyanın dört bir yanından gelen insanların da mücadeleye katılmış olması açısından tüm zamanlarda ihtiyaç duyduğumuz o “bir olma halini” de çok güzel yansıtır. Bunu oyunun çeşitli sahnelerinde de görürüz.
Mesela bir sahnede, Paulino’nun Franco yanlısı bir askerin annesinin ettiği dualar hakkında söylediğinde Carmela'nın ''Polonyalılar'ın annesi de dua etmiyor mu?'' sözleriyle, Polonyalı genç askerlerin az sonra kurşuna dizilecek olmasına içimiz acır. Sözün bittiği yer değil mi? Biraz dik bir giriş oldu oyuna ama ilk çağrışım buradan geldi ve yazacaklarımı bir sıralama ile yapmıyorum. Bir profesyonel değilim oyun eleştirmenliği konusunda. Sadece izliyorum. Yazma çabama devam edeyim.
İspanya İç Savaşı sırasında, gezici bir oyuncu kumpanyası kendilerini Franco yanlısı güçlerin tam ortasında bulurlar. Carmela ve Paulino kurşuna dizilme korkusuyla beklerlerken, komutan onlardan bu kez kendi askerleri için bir gösteri düzenlemelerini ister. Gösteriye Polonya’lı askerler de katılacaktır. İspanya’nın özgürlüğü için çok uzaklardan gelmiş bu yabancı askerler gösteri sonrası kurşuna dizileceklerdir. Baskı altında olan Carmela ve Paulino gösteriyi yapıp, yapmamak konusunda çelişki yaşarlar. Ya ölecekler ya da yaşayacaklardır. Tercih yapmak zorundadırlar. Savaşın ortasında sanatın görevi ve anlamı sorgulanır. Kutlama gerilim içinde başlar ve Carmela aşağılanmaya daha fazla katlanamaz. Oyun savaşın yarattığı vahşeti, o gecenin sorgulanmasını ve kadınların başkaldırısını da anlatır bu yanıyla.
Aslında başlarken de belirtmiştim içinde pek çok farklı anlam barındıran hikaye; Franco rejimi tarafından rehin alınan iki varyete oyuncusu Carmela ve Paulino’ya, yaşadıkları olaylar nedeniyle birbirlerini, evliliklerini, sevgilerini de sorgulatır.
İlk sahne artık hayatta olmayan Carmela’nın arkasından vicdan azabı duyan Paulino’nun iç sorgulamaları ile başlar. Yenilgiyi, aşağılanmayı kabullenmeyen Carmela karakterine karşılık en değerli varlığı eşi, sevgilisi elinden alınmış olan Paulino haklı bir nedeni kalmadığı halde sanatçı kimliğinden de vazgeçip aşağılanmayı neden o kadar kolayca kabullendi? Acaba yönetmen Paulino’ya olan içsel öfkesini, onu böyle bir konumda bırakarak mı gösterdi? Belki de tüm Paulino’lara olan bir tepkiydi bu. Oyunun başlangıcında Carmela’nın hayaletiyle olan dialog, onu tümüyle yitirmeyi göze alamayan Paulino’nun vicdan sorgulaması ve Carmela’nın affediciliğine sığınması olarak gösterilebilir. Oyunda şarkı ile bütünleşmiş bir de bayrak simgesi var. Cumhuriyetçilerin kırmızı, sarı, mor renkli bayrağı “Ay! Carmela” şarkısı ile dolaşıyordu tugayların dilinde: “Gökyüzünün üç rengi var, İspanya’nın sabahında/Üç renk var bayrağımızda” Oyunun sonunda Cumhuriyet’in bayrağına hakaret eden faşistlere, bayrağı başının üzerinde dalgalandırarak ve şarkıyı söyleyerek baş kaldırır Carmela. Bedelini bilerek...
Ve oyunun sonunda Carmela son sözlerini söylerken, salonun içerisinde bir an sıfır sessizlik olur, seyircilerin arasından faşist bir komutan üniformasıyla, salonda son derece gerçeklik hissiyle kapıyı gürültüyle açar merdivenlerden sert adımlarla iner ve silahını çıkarıp Carmela’yı silahının irkilten sesi ile tek kurşunla öldürür. İzleyen ben şunu bekledim yalan değil namlunun önüne Paulino kendini atar hem Carmela hem Paulino kahramanlaşır… Ama bu beyhude beklentiden sıyrılmam çok sürmedi zaten oyunun seyri de buna uygun değildi.
Bu arada değinmeden geçemeyeceğim, sahne, dekor ve özellikle ışık oyunları çok iyiydi. Eee; Şehir Tiyatroları masraftan kaçınmamış.
Beyhan Yüce
Comentarios