Bir Araştırma Raporu: Kadınların Sendikalaşma Deneyimleri, Sendikaların Kadın Politikaları
- Dünyaya Başkaldırıyoruz
- 24 Eki 2022
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 26 Eki 2022

Kadav'ın (Kadın Dayanışma Vakfı) 2022 yılının haziran ve ağustos ayları arasında sekiz farklı iş kolunda örgütlü 14 işçi sendikasından 22 kadınla yaptığı mülakatlara dayanan "Kadınların Sendikalaşma Deneyimleri, Sendikaların Kadın Politikaları" başlıklı araştırma raporunun, 22 Ekim'de Cezayir Toplantı Salonunda sonuç toplantısı gerçekleşti.
Çeşitli kurumlardan, örgütlerden ve STKlardan kadınların katılımıyla gerçekleşen toplantıda, kadın emeğinin ve kadın işçilerin örgütlenmesi/sendikalaşması üzerine konuşuldu ve kadın işçi deneyimleri üzerinden tartışmalar yürütüldü. Türkiye, dünya üzerinde işçi örgütlenmesi ve sendikalaşması açısından en düşük orana sahip ülkelerden biri. Temmuz 2022 verilerine göre genel sendikalaşma oranı %13,6 iken, erkeklerin sendikalaşma oranı %15,21, kadınlarınki ise %9,67. Yani bir milyon 530 bin sendika üyesi erkeğe karşılık sadece 503 bin civarı sendikalı kadın işçi var. Bu veriler, yalnızca kayıtlı çalışanlara dayandığından kadınların durumunun ulaşılan sonuçların kat be kat altında olduğu tahmin ediliyor. Disk'in kayıt dışı çalışanları hesap ederek yaptığı hesaplama da, sendikasız işçi sayısının çok daha fazla olduğunu, dolayısıyla fiili sendikalaşma oranının çok daha düşük olduğunu gösteriyor. Kayıt dışı çalışanların büyük bir kısmını kadınlar oluşturuyor. Bu rakamlar üzerine düşündükçe Türkiye'de kadınların ne kadar güvencesiz ve örgütsüz olduğu görülebilir.
Rapora göre; "Bu tabloyu daha kötü hale getiren bir başka gerçek ise işçilerin toplu iş sözleşmesine (TİS) dahil olma düzeyleri, yani gerçek sendikalaşma." Tüm ücretli çalışanlar bazında bakıldığında TİS kapsama oranı kamu sektöründe %9,5, özel sektörde ise %5,5 düzeyinde. Halihazırda sendika üyesi olup TİS kapsamına girmeyenn işçilerin oranı ise %28. Bunun en önemli nedeni ise sendikaların faaliyetlerini ve TİS yetkisini düzenleyen yasasın bizzat kendisi. Ekonomik faaliyetleri toplam 20 iş koluna göre düzenleyen yasa, işkolu ve işyeri barajı nedeniyle işçi sınıfının çok büyük bir kısmını sendikal örgütlenmenin dışında bırakıyor. buna kayıt dışı, taşeron ve güvencesiz çalışan işçiler dahil. 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası'na göre "Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde birinin üyesi bulunması şartıyla işçi sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyerinde başvuru tarihinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının, işletmede ise yüzde kırkının kendi üyesi bulunması halinde bu işyeri veya işletme için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir." Dolayısıyla çok sayıda sendikayı ve sendika üyesini dışlayan, emek hareketini baskılayan ve örgütlenmeyi son derece zorlaştıran bir yasal mevzuat söz konusu. Barajı geçmek mevzuat nedeniyle bu kadar zor olduğundan, konfederasyonlar bazında farklılıklar da ortaya çıkıyor. Örneğin Türk-İş'e bağlı 33 sendikanın 32'si, Hak-İş'e bağlı 20 sendikanın 17'si, DİSK sendikalarının 21'inden sadece 6'sı barajı geçebilmiş durumda. 113 bağımsız sendikanın ise sadece dördü baraj üstü.
Kadın işçilerin örgütlenmesi ve sendikalaşması ise bu tablo ve yasal engellerin ötesinde, iç içe geçmiş çok fazla engel ve sorun barındırıyor. Kadınların ücretli çalışması söz konusu olduğunda ev içi ücretsiz emek, ücretli işin cinsiyete dayalı emek piyasası içinde belli alanlara yoğunlaşması yani kadın işi-erkek işi ayrımı, ücret eşitsizliği, düşük ücret, kayıt dışı çalışma ve işyerlerinde cinsiyete dayalı ayrımcılık, taciz ve şiddet gibi bir dizi sorun geliyor. Çünkü erkek egemen sistemde kadın emeğini ücretli emek piyasasında kontrol eden ataerki vardır. Rapora göre tüm bu sorunlar karşısında erkek egemen sendikaların cevap üretmedeki yetersizlikleri görülüyor.
Ancak öte yandan kadın işçiler örgütlenmeye, cinsiyete dayalı sorunlar karşısında seslerini yükseltmeye, ücretli emek piyasasında var olarak işçi mücadelelerine katılmaya devam ediyor. Ancak hala kadın işçilerin çoğu, derinleşen kriz içerisinde işsiz kalma tehlikesinden dolayı sessiz kalmak zorunda hissediyor. Kadınlara belli bir yaştan sonra iş verilmemesi (çoğu katılımcı fabrikalarda 35 yaş sınırının işlediğini belirtiyor), belli bir yaştan sonra kadınların işini kaybetmemek içiçin kötü koşullarda razı gelmek zorunda kalmaları ve artan emek sömürüsü, kreş sorunu, niteliksiz işçi olarak görülüp aşağılanmaları, tacize uğradıklarında ses çıkarmamaları için işsizlikle tehdit edilmeleri gibi birçok sorun söz konusu. İşyerinde emek sömürüsü, taciz, şiddet, mobbing kadınların ücretli çalışma alanına girebilseler dahi orada kalmalarını zorlaştırıyor. Buna karşı sendikalaştıklarında ise, sendikaların erkek egemen yapıları nedeniyle sınırlı düzeyde hareket edebiliyor ve sorunlarını belli ölçüde ortaya koyabiliyorlar. Kadın komisyonları ya da komiteleri sendikalar içerisinde kadınların çok daha aktif bir biçimde yer almalarını sağlayacakken, bunun çoğu sendikada hala sınırlı düzeyde gerçekleştiğini ya da temel bir unsur haline gelmediğini görüyoruz. Öte yandan, yükselen eylemler, kadın mücadelesinin güçlü bir şekilde sürüyor olması, kadınların her şeye rağmen sendikalarda var olma çabasının sürmesi kadınların örgütlenme çabasını gösteriyor.

Raporda katılımcılarla yapılan görüşmelerin ardından çözüm önerileri olarak ortaya şunlar konuluyor:
-Sendikalar ve emek hareketinin, kadınların ağırlıklı olarak örgütsüz küçük işyerlerinde, geçici ve kayıt dışı çalışmanın yüksek olduğu yerlerde çalıştıklarını idrak etmesi ve yeni örgütlenme stratejileri geliştirmesi gerekiyor. Kuşkusuz yasa gereği kayıtsız işçiler sendika üyesi olamıyorlar ancak bu, sendikaların bu alana girmesine, farklı çalışma biçimlerine uygun örgütlenme stratejileri geliştirmesine engel değil. Kadınların işyerlerinin pek çok durumda ev olduğu, çok sayıda kadının firmalara evden parça başı iş yaptıkları gerçeği göz önünde bulundurulmalıdır.
-Sendikaların kadın istihdamının niteliğine dair de söz üretmesi gerekir. Örneğin istihdamda kadın işi-erkek işi ayrımının bu denli keskin olması söz konusuyken, bunun yanı sıra kadınlar birçok durumda pazarlık güçleri daha düşük bir emek grubu olarak görülürken sendikalar tüm işçilerin eşit bir şekilde ezildiği varsayımı üzerinden örgütlenme yapmamalıdır. Kadınların belli işlere ve işkollarına sıkıştırılmaları, erkeklerden daha düşük ücret almaları, birçok durumda daha fazla iş yükü üstlenmek zorunda kalmaları, yaş ayrımcılığı nedeniyle ücretli işte kesintili olarak var olabilmeleri, emeklilik haklarının bu şekilde ellerinden alınması sendikaların da meselesi olmalıdır.
-Diğer birçok çalışma gibi bizim çalışmamız da kadınların ev içi ücretsiz iş ve bakım yükü nedeniyle sendikalarda aktif olamadıklarını gösteriyor. Kadınlar bu yükten kurtulmadıkça aktif bir şekilde örgütlenemeyecekler, sendikalar da bu soruna çözüm bulamadıkça sadece erkeklerin katıldığı toplantı ve etkinlikler yapmaya devam edeceklerdir. En azından çocuklu üyelerin toplantılara ve diğer faaliyetlere katılabilmeleri için sendikalarda kreş ya da çocuk odası buna bir çözüm olabilir. Bununla birlikte toplantıların makul saatlerde yapılması ve kadınanın katılımı için çaba harcanması gerekir.
-Sendika içinde yerleşik bir kadın politikası oluşması için komisyon ve komite gibi yapıların tüzükle güvence altına alınması, bu çalışmaların nasıl işleyeceğinin kadınlara bırakılması ve işleyişinde erkeklerin müdahalesine izin verilmemesi gerekir.
-Tüzüklerin cinsiyet kimliği ve cinsel yönelime dayalı ayrımcılıklara karşı olduğunu ve bununla mücadele edeceğini beyan edecek, toplumsal cinsiyet eşitliğini ve kadın sorunlarını içerecek şekilde yeniden yazılması, hâlâ sendikaların çoğunda söz konusu bile olmadığı için, talep edilmeye devam edilmelidir
- Özellikle konfederasyon sendikalarının büyük kısmının yönetim organları hâlâ tümüyle ya da büyük ölçüde erkeklerden oluşuyor. Bu, sendikalarda değişmesi gereken en büyük sorunlardan biridir. Kadınların sendikanın her bölümünde katılımının ve temsilinin sağlanması ve garanti altına alınması gerekir Kota, nispi temsil gibi radikal önlemlerden ve pozitif ayrımcılıktan kaçınılmamalıdır.
-Daha fazla kadın örgütlenme uzmanı istihdam edilmelidir.
- Toplu iş sözleşmelerinde yasal haklarla birlikte kadınların çıkarlarını koruyacak bazı maddeler, örneğin eşit işe eşit ücret ve kadınların şiddete uğraması durumunda erkeklere yaptırım uygulanmasına ilişkin maddeler eklenebilir. Sendikaların, kadınlara karşı suç işleyen erkek üyelerine yaptırım uygulaması, cinsiyet eşitliğinin sağlanması için gerekli adımlardan biridir. TİS süreçlerinde kadınlarla ilgili maddelerin yine kadınlar tarafından belirlenmesi sağlanmalıdır.
-ILO 190 sayılı sözleşmenin imzalanması sendikaların gündemlerinden biri olmalı ve uygulanması için geniş ölçekli bir ortak kampanyanın oluşması sağlanmalıdır.
Comentarios