İsyanımızla Güçleniyor, Özgürlüğe Yürüyoruz!
- Dünyaya Başkaldırıyoruz
- 4 Mar
- 3 dakikada okunur
Kriz, yoksulluk, kölece çalışma koşulları, düşük ücretler.. Tüm işçi ve emekçiler için yakıcı olan çöküş toplumsal hayatın her alanında olduğu gibi kadınları daha fazla etkiliyor. İş yerlerinde aynı değerde iş yaptığımız halde erkek işçilerden daha düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalan biz kadınların kazancı eve getirilen ek gelir olarak görülürken emeğimiz sömürülüyor, güvencesiz, kayıt dışı, insanlık dışı koşullarda çalışmak ile işsiz kalmak arasında bir tercih yapmaya zorlanıyoruz. İşsizlik açlık demek; ocağa koyacağı yemeğin hesabını yapmak zorunda kalan milyonlarca emekçi kadın için çocuğun okula aç gitmesi, sonraki ayın kirasını çıkaramamak, üzerine ödenememiş faturalar, eksilen pazar poşetleri demek. Hayatta kalmak için çalıştığımız işlerde açlık sınırında kalan maaşlarla gelecek ayı zor çıkarırken emeğimizi sömüren bir avuç patron her geçen gün daha da zenginleşiyor!
Mesaimiz bununla bitmiyor. Paydos zili tüm işçiler için çaldıktan sonra bir iş bitiyor ancak biz kadınların hayatımız boyunca yapmak zorunda olduğumuz o devasa iş başlıyor; çocukların bakımı, yemek, temizlik.. Ücretli bir işte çalışmıyorsak bütün bir günü harcadığımız ama bir kez olsun görülmeyen bu ev işlerinden izin günümüz de yok üstelik. Şimdi “Aile Yılı” ilanı ile birincil sorumluluğumuzun aile ve annelik olduğu bir kez daha vurgulanıyor. Sermayenin “Aile Yılı” programında kadın yoksulluğuna, artan kadın cinayetlerine, kadına yönelik şiddete karşı, çocuk istismarına dair tedbir yokken, daha çok çocuk doğurmamız teşvik ediliyor. Komşu annelik masalıyla kadınları eve kapatmanın yolları döşeniyor. Toplumsal bir sorumluluk olan ve kamusal olarak çözülmesi gereken çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakımı ve ev işleri kadınların üzerinde bitmek bilmeyen bir kabus olmaya devam ediyor.
“Kutsal aile” denilerek özendirilmeye çalışılan o aileler içerisinde şiddete uğrayan kadınlar korunmazken, kadın cinayetlerine her geçen gün yenileri ekleniyor. Genç evlilikleri arttırmak için yardım yapacağını ilan eden devlet, mevcut evlilikleri kadınlar şiddet görmelerine rağmen sürdürmeye mecbur kalırken hiçbir adım atmıyor. Yoksulluktan çocukları okula aç giden anneler bir yanda, şiddet gördükleri evlilikleri yeni bir hayat kuramayacağı için bitiremeyen kadınların sayısı her geçen gün artıyor. Kadına yönelik şiddete karşı yeterli yaptırımların uygulanmaması, şiddete uğrayan kadınların değil faillerinin korunması, faillere cesaret verici sembolik cezalar bu şiddet sarmalını daha da artırıyor. Çalışma alanlarında maruz bırakıldıkları baskı, taciz, mobbing, fiziksel şiddet gibi farklı şiddet türlerine karşı ses çıkaran kadınlar üç kuruşa çalıştıkları işlerinden ediliyor. Topluma nefret ortamını dayatan dinci politikalarla LGBTİ’ler açıkça hedef gösteriliyor, varoluşumuza dahi savaş açmış yasa tasarılarıyla yaşamlarımız kriminalize ediliyor.
Yaşamlarımızı bir bütün olarak kuşatmış bu erkek egemen sömürü düzenine karşı, haklarımıza, kazanımlarımıza göz dikenlerden hesap soran, derinleşen krizin yarattığı sorunlara karşı duran, mücadele eden yine biz kadınlarız. Son yıllarda ülkenin dört bir yanında gerçekleşen işçi eylemlerinde kadın işçiler ön saflarda yer alıyor, eylemleri ileri taşıyor, mücadeleye öncülük ediyorlar. Geleceksizlik ve şiddet sarmalına itilen genç kadınlar alanları dolduruyor, devletin tüm gerici baskılarına isyan ediyor. Dünyanın dört bir yanında kadınlar savaşa karşı mücadele ediyor, savaş karşıtı eylemlerde alanları dolduruyor. Savaşın en büyük yıkımlarını yaşayan, zorla yerinden edilen, köle pazarlarında esir tutulan dünya kadınları savaşsız bir dünyayı kurmak için en önde savaşıyor. Bizleri dört duvarı zindan olan “kutsal ailelere” hapsetmek isterlerken mücadele eden kadınlar gözaltına alınıyor, tutuklanıyor. Zindanlardan evlere, hapsedilmek istendiğimiz duvarları bir bir yıkacak, boğazımıza dayanmış zincirleri birbirimizden aldığımız güçle parçalayacağız! 2025’i “Aile Yılı” değil, kadınların zafer ve özgürlük çağını başlatacak mücadele yılı yapmaya kararlıyız! Bizlere acıdan, yoksulluktan başka hiçbir şey sunmayan bu düzende kurtuluşumuz için mücadele etmekten başka çaremiz olmadığını biliyoruz. Bu örgütlü kötülüğe karşı eşit ve özgür yaşayacağımız bir dünyanın biz kadınların örgütlü mücadelesiyle mümkün olacağını söylüyor, tüm emekçi kadınları 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde sokakta birlikte mücadeleye davet ediyoruz.
Sömürüye, Baskılara, Savaşa, ‘Aile Yılı’ Yalanına Karşı
İsyanımızla Güçleniyor Özgürlüğe Yürüyoruz!
EMEKÇİ KADINLAR
Comments