top of page
Yazarın fotoğrafıDünyaya Başkaldırıyoruz

Bir Devir Kapanıyor!

Güncelleme tarihi: 23 Mar 2022



Emperyalist-kapitalist sistemde dünyanın her köşesinde, günün tüm zamanlarında kadın katliamı var. Katliamlar hergün, gözlerimizin önünde oluyor. Yapılanlar sermaye ve erkek egemen toplumun ortak katliamlarıdır. Kadınların üzerinde baskı uygulaması, aşağılaması ve katletmesi, erkeklerin alçalışıdır; bu aynı zamanda, bu toplumun alçalışıdır, çürümesidir.


Toplumun çürüdüğünün en başta gelen göstergelerinden biri, kadınlara ve çocuklara karşı tavrıdır. Her gün yapılanlar, toplumun nasıl aşağılık bir tavır içinde olduğunu ortaya koyuyor. Sorun çok açık, kadının toplumsal konumu değişmedikçe, bu sonuçlarla devamlı karşılaşacağız.

Kadınlara karşı yapılan saldırılardan erkekler kadar, toplum da sorumlu tutulmalıdır. Bu konuda bazıları, yalnızca erkekleri sorumlu tutup, toplumu aklıyor; diğer bazıları da, yalnızca toplumu sorumlu tutup, erkeklerin yaptıklarını hafifletiyor. Kadınlara karşı yapılan saldırılardan ve baskılardan erkekler ve kapitalist toplum sorumlu tutulmalı.


Kadınlara ve çocuklara yapılanlar, bireylerin birbirlerine ve topluma nasıl yabancılaştığını çok çarpıcı biçimde açığa seriyor. Toplumsal çürüme, yabancılaşmanın çok ileri boyutlara varmasıdır. Bireyle toplumun yabancılaşmasında asıl sorumlu tutulması gereken toplumdur. O halde değiştirilip dönüştürülmesi gereken toplumdur. Kapitalist toplum yıkıldığında onun tüm sonuçları da ortadan kalkar. Şu da çok nettir: Bu baskı toplumunu yıkarak kadının konumunu da değiştirmiş oluruz. Sonuca eylemlerimizle varacağız. Her gün yeniden ve yeniden dövüşerek burjuva toplumu devirecek erkeklerin egemenliğine son vereceğiz.


Toplumsal çevrenin insan üzerindeki etkisini kadınlar sınıflı toplumlar tarihi boyunca tüm yıkıcı sonuçlarıyla yaşadılar. Bu çevre, yani toplum erkeklerin egemenliğine dayanıyor. Marks'tan önce, birey çevre ilişkisinde, insanı biçimlendirenin çevre olduğu söylendi. Ama daha ileri gidilmedi. Yani dünya yalnızca yorumlandı. Marx daha ileri gitti ve onlardan temel farkını ortaya koydu, esas mesele dünyayı değiştirmektir: “eğer insanı biçimlendiren kendi çevresi ise, kendi çevresini insanileştirmesi gerekir.” Ve biz marksist kadınlar böyle düşünüyoruz. Erkeklerin egemenliğine dayanan bu çevreyi dönüştüreceğiz. Kadınlar, proletaryayla birlikte yeni bir toplum kuracaktır. Bu toplum yalnızca yeni bir toplum olmayacak, kadınların özgür olduğu, insani bir toplum olacaktır.


Kadınlar, özgürlüğü gerçek yapacak bir güce ve militanlığa sahiptir. Kadınların tarihteki bütün olaylarda, devrimlerde oynadığı savaşçılığa rağmen yirminci yüzyılda da tüm toplumsal devrimlerin en etkin bir gücü olmalarına – ki kadınlar olmadan zafer elde edilemezdi, yine kadınların rolü olmasaydı 9 Mayıs 1945, bu büyük zafer olmazdı- ve en son yirmibirinci yüzyılın toplumsal ayaklanmalarındaki kesin başarılarına rağmen, evet tüm bu ve başka tarihsel olaylardaki tartışmasız ağırlığına rağmen bütün bunlardan sonra, kadınları edilgenlik içinde görmek, insanlığın ilerlemesini hiç ama hiç anlamamaktır. Bu güne dek kadının olmadığı, kadın heyecanından yoksun, tarihte tek bir büyük olay yoktur. Kadınlar, tarihin edilgen değil, etkin bir gücüdür. Kadınların etkin olarak yer aldıkları her tarihsel değişimden sonra, kurulan her yeni toplum kadınların konumunu sürdürmüştür. Fakat çağımızda durum tamamen farklıdır. Kadınlar, bugün tarihte ilk kez kendi özgürlüğü için savaşıyorlar. Bu nedenledir ki, kadınlar, dünyayı değiştirecek devrimlerde daha yüksek bilinç, kitlesellik, enerji ve savaşçılıkla yer alıyorlar.


Devrimci bir bakış açısı taşımayanlar, kadın sorununda dikkatleri daha çok kadınlara yönelik artan baskılara çekiyorlar. Kadınların bu baskılara karşı artan başkaldırılarınaysa olduğundan daha az önem veriyorlar. Oysa, geniş kadın kitlelerinin asıl dikkati, kadınların her yerde ve küresel ölçekte yükselen başkaldırılarına yöneltilmelidir. Belirleyici olan, kadınların tam kurtuluş için, dünyaya başkaldırmasıdır.


Çağlar boyu süren kölelik, bağımlılık, sürekli aşağılanma, ezilme, saldırıya uğrama, katliam, hapis hayatına rağmen kadınların coşkusu, heyecanı, yaşam tutkusu ve mizah duygusu yok edilemedi. Paris Komünü sırasında resmedilen kadın, ayaklanma sırasında en önde çarpışan kadınların bu özelliklerini yansıtır. Devrimci kadınlar, yirminci yüzyılı sarsan devrimlerin harekete geçirici gücüdür. Günümüzde, hemem hemen tüm isyan ve ayaklanmalar kadınların adıyla anlatılır. Gezi bu kadınların coşkun eylemciliğinin, mizah duygusunun zirvesi oldu. Gezi zekası, kadın zekasından başka nedir ki!


Kadınların yaşama gücü; en iyi tutkuları, mizah anlayışı, birçok yeteneği, kadınların özgür olduğu koşullarda kabına sığmaz bir gelişme gösterecektir. İşte o zaman, yaşamı bir başka olur.

Kadınlar, toplumu, toplumsal koşulları değiştirmek için savaşırken, aynı zamanda kendisini de dönüştürür. Başka bir kadın olur. Kadınlar geçmişle köklü kopuşu, ancak bir devrimle sağlayabilir. Toplumsal devrim, sadece, kadının toplumsal konumunu değiştirmez, onu çok yönlü olarak dönüştürür:


“ ‘Kadının zihinsel ve duygusal yapısını dönüştürmek’, ‘kadının konumunu’ değiştirmek kadar önemlidir”(A. Kollantay).


Hedef kadının tam kurtuluşudur. Reformist kadın hareketlerinin neredeyse ana hedef haline getirdiği yasa karşısında eşitlik, kadının konumunu değiştirmez. Yaşam karşısında eşitlik olmalıdır.


Kadınları sosyalizme kazandırmak ve kadınların özgürlüğünü gerçekleştirmek. İşte komünistlerin, kadın sorunundaki temel politikası budur.


Kadınlar, dünyanın her yerinde eyleme geçiyor, isyan ediyor, dünyaya başkaldırıyor.

Bu büyük mücadele kesinlikle sonuç verecektir.

Kadınların köleliği, bağımlılığı, ezilmesi sona erecektir.

Bu devir kapanacak!


(Dünyaya Başkaldırıyoruz dergisinin 4. sayısından alınmıştır)

15 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Commenti


bottom of page