Ezilen cinsin toplumsal konumunun değişimine bakış ve çözümde, devrimci emekçi kadın hareketiyle, reformist kadın hareketi ayrı noktada duruyorlar. İlkler sorunun radikal çözümünün yeni bir toplumda, komünist toplumda olacağını söylerken, ikinciler, çözümün bu toplumda olacağını söylüyor. İkinciler, bugünkü özel mülkiyet toplumunda bir değişiklik peşindeyken, ilkler toplumun kendisinin devrimci değişimini istiyor ve bu uğurda kavga veriyor.
Burjuva toplum kısıtlı bir toplumdur. Uzlaşmaz sınıfsal çelişkilere dayanır. Hak eşitliği, toplumun sınıflı-kısıtlı doğası gereği sınırlı ve eksik olur. Hak eşitliğinin gidebileceği sınırlar, sınıflı bir toplumun tarihsel sınırlarıdır. Hak eşitliğinin kendisi zaten kadınlara bir sınır çizmektir. Kısıtlama getirmektir. Bugünkü toplumun sınırlarında kalmak, hak eşitliği uğruna, kadınların tam ve eksiksiz kurtuluş amacından vazgeçmektir. Sınırlı ve eksik haklar mücadelesini temel hedefler mücadelesinin önünde tutmak, kadın hareketinin büyük amaçlar mücadelesinden alıkoymak ve uzaklaştırmaktır.
Kuşkusuz, kadınlar, bu sistem içinde, hak eşitliğini gidebileceği yere kadar götürmekten bir an için bile vazgeçmezler. Fakat tarihin en büyük toplumsal dönüşümü içindeyken, kadınların gerçek kurtuluşu bu dönüşümde gerçekleştirme koşulları ve olanakları varken, kendilerini eksik haklarla sınırlamamalıdır. Her koşul ve durumda, temel hedefler, günlük mücadelenin önünde tutulmalıdır.
Temel hedeflerin gerçekleşmesi toplumsal devrim sorunudur. Toplumsal devrim radikal bir devrimdir. Toplumun yeni baştan örgütlenmesi radikal bir devrimi gerektirir. Kadınların ezilmişliğinin sona ermesi ve eksik kurtuluşu radikal bir devrimin sonucu olabilir. Devrimi gerçekleştirecek olan insanlardır. İşçi sınıfı ve emekçi kitlelerdir. Emekçi kadınlar devrimin etkin ve radikal bir gücüdür. Kadınlar bugüne kadar, devrimci mücadelelerde radikal bir rol oynadılar. Bunun ikna edici kanıtı son çeyrek yüzyılın dünyada oluşan büyük isyan ve ayaklanmalarında aranmalıdır. Bu büyük başkaldırı, kadınlar radikal bir rol oynamasaydı, bu kadar ileri gidemezdi. Burjuva iktidarlar bu yüzden, kadınların eylemlerde bu denli etkin olmasından çok korkar. Burjuvazinin korkusu boşuna değildir:
Kadınlar, en çetin eylemlerde, şiddetli çatışmalarda, en cesur girişimlerde en öndedir. Ezilen ve sömürülenlerin kapitalistlerin sınıf egemenliğine karış mücadelesinde yaygın cesaret egemense; bunda kadınların cesaretli girişimlerinin tartışmasız etkisi var. Kadınların yer aldığı grev vb sınıf eylemlerinin militan bir karakter kazandığı tarihsel bir gerçektir. Aynı şey güncel sınıf mücadelesi için de doğrudur. Kısacası, kadın hareketi, sınıf mücadelesinin, devrimci kavganın militanlaşmasının temel bir unsurudur.
Özel mülkiyet toplumu geleneklerin, dinin, eğitimin, gerici burjuva ideolojisinin, burjuva sınıf siyasetinin korkak, edilgen, kendisine yapılanlara katlanan uysal bir kadın kitlesi yaratmak istedi, fakat uyanan, ileri atılan örgütlenen, dövüşen, isyan eden ayaklanan kavgacı ve tehlikeli bir kadın hareketiyle karşılaştı. Kadınlar en riskli en tehlikeli eylemlerde, haklı ve devrimci savaşlarda, bir an bile tereddüt etmeden en öne geçtiler. Özgürlüğün bilinçli ve yürekli savaşçıları oldukları tarihe geçti. Onlar, baskının, zincirin, katliamların etkisiz kaldığı ve durduramadığı birer isyancı ve devrimcidir.
Bugüne değin, mücadeleleriyle öne çıkmış, isim yapmış birçok kadın çıktı. Bu kadınlar, kadın hareketi üstünde büyük bir etki yaptı, hareketi bir bütün olarak ileriye taşıdı. Bir dönemin kadın figürlerinin harekete geçirici etkisi günümüzde devam ediyor. Fakat mücadele bugün çok daha gelişmiş ve ileriye varmıştı. Özgürlük kavgasında adını tek tek sayamayacağımız kadar isyancı ve devrimci kadın çıktı. Milyonlarca kadın ön saflarda devrim ve özgürlük için dövüşüyor. Bu kavganın verildiği bir yerde elbette hedefe varılacak, amaç gerçekleşecektir.
Kadınların mücadelede etkin olarak yer aldığı yerde sınıf mücadelesi çok ileri gitmiştir. Kadınların isyancı ve devrimci kavgası mücadelede itici bir rol oynamıştır ve oynamaktadır. Ancak kadınların sınıf savaşında ve kadın kurtuluş kavgasında öne çıkmaları, harekete hız vermeleri öyle kolay olmamıştır. Bir taraftan, kendilerini engelleyen topluma karşı mücadele verirken, aynı zamanda, kadınların mücadelede etkin olmasına karşı çıkan, direnen erkeklere, aileye, evlilik bağlarına karşı da mücadele etmek durumunda kalmıştır. Kadınlar aynı anda ileri cephede savaşmak durumunda kalıyor. Aynı anda iki cephede birden savaşma yeteneği gösteren kadınlar, kaçınılmaz olarak daha militan oluyorlar. İşte bu kadınlardır, savaşarak özgürlük yolunu açan.
Genelde kitle hareketleri tarihi, özelde de kadın hareketleri tarihi, kurtuluş yolunda ilerleyen kitlelerin mücadeleyi en ileri noktaya kadar götürebildikleri için hedefine ulaştıkları, en azından hareketi daha ileri bir noktaya taşıdıklarının örnekleriyle doludur. Hareketin en büyük gelişme gösterdiği dönemler mücadelenin en isyancı ve en devrimci dönemleridir. Hareketin gerilediği dönemler, mücadeleci çizgiden uzaklaşıldığı dönemlerdir. Bu duruma bağlı olarak kitlelerin üstünde yarattığı etki ve harekete geçirici gücü zayıflamıştır. Büyük bir mücadele dalgası yükseldiğinde, mücadele kalıcı hale getirilmezse, geri çekilme olur ve kolay kolay aynı noktaya ulaşamaz.
Başkaldırıya, kitle hareketine süreklilik kazandırmak, etki gücünü artırmak için oluşturulan örgütler, kitlelerin isyancı, ayaklanmacı ve devrimci eylemlerine dayanmazsa, kitlelerin hareketini yükselteceğine, onları pasifize edip, burjuvazi adına denetleme aracına dönüşürler.
Kadın hareketi geçmişle karşılaştırılmayacak kadar ileri bir noktadadır ve ileri noktadan devam ediyor. Bu hareketin büyük bir gelişme gösterdiği açık bir gerçektir. Gelişme içten dışa doğrudur. Kadınların gelişimi, tarihin gelişiminden ayrı değildir. Kadınların gelişimi aileden, evden toplumsal ve büyük ölçekli üretim alanına doğrudur. Erkeklerle aynı işyerlerinde birlikte çalışmaya doğrudur. Orada işçi sınıfıyla ve tüm emekçilerle ortak başkaldırıya, sokağa eylemlere, isyan ve devrime doğrudur. Bugünkü evlilik biçiminden, kadın ve erkek ilişkisinden, kadın ve erkeğin daha ileri ve daha yüksek yeni bir ilişkisine doğrudur. Kadının çok yönlü, tam eksiksiz, bütünsel gelişmesi, kölelik zincirlerini kırıp, özgür olmasıyla sağlanır.
Tarihin en büyük ve en köklü toplumsal dönüşümünü hedefleyen devrim kavgası emperyalist-kapitalist dünyayı altüst ederken, toplumun tüm dikkatleri, bu büyük tarihsel hareketin itici gücü olan işçi sınıfı hareketine ve kadın hareketine yöneltilmelidir. İşçilerle birlikte hareket eden kadınlar, mücadelenin itici gücüdür. Kadının mücadelede itici etkisi gözönünde tutulmadan yeni bir toplumsal devrimler çağı anlaşılamayacağı gibi, devrim kavgasının strateji ve taktiği de doğru olarak belirlenemez.
Kadınlar, yalnızca kendi ezilmişliğini ve eşitsizliğini ortaya koymakla kalmadı, sorunun tarihsel çözümünü de gösterdi. Bununla da kalmadı, çözümü pratikte somutladı. Bu yönde yeni örnekler yaratmak için hızla yol alıyor. Sosyalizmde kitlelerin sosyal pratiği gerçek çözümün nasıl olacağını bize gösteriyor.
Kadınları ezen toplumsal çerçeveyi kırmak için, dünyada büyük bir isyancı ve devrimci kadınlar kasırgası esiyor.
Commenti