Kadınlara Yapılan Baskılar Toplumun Sermayenin Baskısı Altında Olmasından Bağımsız Değildir
Kadınların durumu, toplumu anlamak için her zaman temel bir kriterdir. Burjuva basının ve medyanın kadınlar ve çocuklara yapılanları anlatan haberleri -ki bu, gerçek durumun çok sınırlı ve az bir kısmıdır- bu toplumun durumunu anlamak için kesin fikri verir.
Cumhuriyet Gazetesinin 3. sayfa haberleri bu toplumun kadınlara ve çocuklara yapılan saldırılarını anlatır. Buradaki sınırlı bilgilerden bile, toplumun kadınlara yönelik bayalığını ve kıyıcılığını görebilirsiniz. Herşey gözlerimizin önünde olup bitiyor. Gel gör ki, 3. sayfa haberleri, diğer sayfa haberlerinden bağımsız değildir. Günlük haberler, toplumun sömürücü ve baskıcı doğasını yansıtıyor. Güncel burjuva toplumun çürümesinin acısını asıl olarak kadınlar yaşıyor.
Bu, durumun yalnızca bir yanıdır, yine burjuva haber merkezlerinin yer vermemek için özel bir çaba izlediği, ama ister istemez yer vermek zorunda olduğu diğer bir gerçek, kadınların kendilerine yapılan aşağılık saldırılar karşısında sessiz ve pasif kalmadığı, bu topluma karşı etkileyici bir mücadele içinde olduklarıdır. Kadınlar gerçek koşulları ve kendi gerçek durumlarının derinlikleri, kapsamlı ve doğru değerlendirmelerini, kendi çıkarsadıkları yayınlarda, devrimci komünist güçlerin yayınlarında öğrenebilir.
Toplum, çocuklara ve kadınlara yapılan tüm kötülüklerin, bu toplumsal yapısından kaynaklanmadığını, bireylerden ileri geldiğini göstermek gayreti içinde oldu her zaman. Oysa erkek bireylerin kadınlara yaptığı baskı ve şiddet, toplumdan bağımsız değildir. Yapılan kötülükler yalnızca erkek bireylerin değil, bu toplumun kendisinden kaynaklanan toplumsal kötülüklerdir. Erkekler kadınlara dönük tüm saldırıları, bu toplumsal sistemden besleniyor ve sistemin saldırılarıdır.
Toplumun, kadınlara ve çocuklara yönelik kötülüklerden belli erkek bireyleri sorumlu tutması ama kendisini, bu kendisini bundan dış tutması, kadınların ve halk kitlelerinin mücadelesinin sisteme değil, belirli bireylerle sınırlı tutma amacından ileri geliyor. Burjuva toplum, dikkatleri ne kadar kendisinden uzak tutsa da, olaylar, toplumun kendisini açığa çıkarıyor. Kadınlar ezilmişliklerinin ve eşitsizliklerinin biricik kaynağının özel mülkiyet toplumu, güncel kapitalist toplumun kendisi olduğunu çok iyi biliyor ve mücadelesini bu bilinçle sürdürüyor.
Kadınların Özgürleşmesi ve Toplumun Yeniden Kurulması
Kadınla erkek arasında yeni ve daha yüksek ilişkinin kurulması için, eski toplumsal ilişkilerin yıkılması zorunludur. Eskinin yıkılması, bireyle toplum ilişki biçimini ve insanla doğa arasındaki ilişkinin yıkılmasını kapsar. Anlaşılacağı gibi eski toplumsal düzene karşı mücadele kapsamlı ve derinliklidir. Bu demektir ki, cinsiyetler arasındaki bugünkü ilişkinin tamamen değişmesi, özel mülkiyetin ortadan kaldırılması ve sosyalizme geçilmesini gerektiriyor. Kadınların gerçek ve tam kurtuluşu için yeni bir toplumun kurulması zorunludur.
Kadınların tam kurtuluşu için, kadınların önündeki engellerin kaldırılması gerekiyor. Bu engeller özel mülkiyetin getirdiği engellerdir. Özel mülkiyet toplumu denince, yalnızca ekonomik temel anlaşılmamalı. Toplum ekonomik ve toplumsal ilişkileri temel yapı ve üst yapı bütünlüğünü; sosyal sınıfları, sınıflar arasındaki karşılıklı ilişkileri vb kapsar. Bu toplumun sadece ekonomik biçimi değil, politik yapısı da, kadınların kurtuluşu önünde engel oluşturuyor. Dolayısıyla tam kurtuluş için, eski politik yapının yıkılması ve devrimci bir politik yapının kurulması gerekiyor yeni ve devrimci politik yapıya dayanılarak, toplum köklü olarak dönüştürülür. Buradan şu sonuç çıkar ki, kadınların mücadelesi derinlikli ve kapsamlıdır: Kendi özgürlüklerini ve toplumun yeniden kurulmasını gerçekleştirmek.
Kendini Dönüştürme Bugünden Başlayan Bir Süreçtir
Kadınların tam kurtuluşu ve toplumun devrimci yeniden kuruluşu doğrudan mücadeleyi gerektirir. Günlük mücadelenin, günlük kazanımların sonuçları abartılmadan, mücadele esas olarak ve doğrudan kadınların ve emeğin kurtuluşu hedeflenmelidir. O halde, kadın hareketinin verdiği mücadeleler tam ve gerçek kurtuluş bakış açısıyla değerlendirilmelidir. Günlük eylemler, isyanlar, ayaklanmalar, kadınların başkaldırısı, bu bakış açısında gerçek anlamını kazanır. Kadınların ve diğer ezilenlerin dayanışması bu bakışla ele alındığında nasıl önem kazandığı daha iyi anlaşılır. Komünistler, günlük mücadelenin koşuşturmalar içinde bakış açısını daraltmamalıdır. Sorunun çözümü geneldedir. Başarı, sağlanacaksa mücadelenin genelleşmesi ve temel devrimci amaç bakış açısıyla hareket edilmelidir.
Bugüne kadar yürütülen mücadele, koşulları dönüştürmeyi hedefledi. Mücadele aynı zamanda kadınların kendilerini de dönüştürüyor. Kendimizi dönüştürme köklü olarak devrimde ve yeni toplumda gerçekleştirilir. Çünkü devrim, geçmişten en köklü kopuştur. Toplumun en temelden dönüşümü ve yeniden örgütlenmesidir. Koşulların ve insanların dönüşümü bugünkü mücadelede başlayan bir süreçtir.
En Önde
Kadınlar yalnızca kendi mücadelesinin bir gücü değil, tüm ezilen ve sömürülenlerin kurtuluşunun bir gücüdür. Grevde, öğrenci eylemlerinde, çevre eylemlerinde, sokak gösterilerinde barikatlarda, ayaklanmada büyük bir enerjiyle mücadele içinde. Kadınların mücadelede oynadığı rol, kadın hareketini ileriye götürmekle kalmıyor, genel olarak emeğin kurtuluş kavgasına kuvvetli bir itiş veriyor.
Kadınlarla erkeklerin eşitlik temelinde birlikte savaşması, aralarında yeni bir ilişkinin doğmasına yol açıyor. Elbette cinsiyetlerin arasında gerçek bir eşitlik, yeni ve daha üstün bir toplumda, sosyalizmde sağlanır. Kadınlarla erkekler arasında yeni tipte bir ilişki, yeni ve insani bir gelecek topluma karşı, birlikte verilen mücadelede başlar.
Kadınlarla erkeklerin birlikte, mücadeleye atıldıkları, kavganın her alanında hemen göze çarpar şu yönü de belirtmek gerekiyor: mücadelenin bütün alanlarında kadınlar, en ön saflarda yer alıyor, her ilişki göze alıyor. İçtenlikle ve militanca dövüşüyor. İşçi sınıfının hangi eyleminde bu durum yaşanmıyor ki. İşçi eylemleri bu kadar etkin ve uzun sürebiliyorsa, bu, kadın işçilerin cesareti, kararlılığı, tutarlı mücadelesi neticesinde gerçekleşiyor. Yalnızca kadınların gittiği grev ve diğer eylem biçimlerinin aylarca sürdürüldüğünü biliyoruz. Kapitalizme, siyasi iktidara, burjuva devlete karşı mücadelede kadın savaşçıların daha devrimci bir rol oynadıkları tartışmasız bir gerçektir. Birçok eylemdeyse, öncü bir rol oynuyorlar. Bu durumu saptayamıyorsak, güncel dervimci mücadele üstüne söylediklerimiz, gerçeğin çok yüzeysel ve eksik bir değerlendirilmesinden başka bir şey değildir. Böyle bir somut durum analizi, derinlikten ve kavrayış gücünden yoksun, olur.
Birlikte mücadelenin başarılı olması ve zaferle sonuçlanması için, birliğin, oluştuğu her alanda eşitlik zeminine dayanması gerekiyor. Kadınlarla erkekler arasında eşitlik zemininde oluşan örgütlerin ve mücadelenin hareket içinde yerleşmesi için, erkeklerin, kadınlara yönelik bakış açısının değişmesi gerekiyor. Birlikte mücadelenin verildiği her yerde ve her alanda, erkeklerin toplumun etkisi altında kaldığını görüyoruz. Erkeklerdeki bu egemen cins bakış açısı, birlikte mücadelenin daha ileriye gitmesi önünde bir engel oluşturuyor. Mücadelenin önüne çıkan her engel mutlaka aşılmalıdır. Eşitlik temelinde yükselen birlikte mücadelenin önünde yeni bir gerçek açılıyor.
İranlı Kadınların Cesur ve Kahramanca Ayaklanması Yeni Bir Geleceğin Yolunu Açıyor
İran kadın ayaklanması, en tehlikeli noktalarda en sert çatışmalarda kadınların, savaşın en önünde yürüdüğünü tüm dünyanın bilincine kazıyor. Kadınlar bir ölüm-kalım savaşı veriyor. Her şeyi göze alarak büyük bir cesaretle savaşıyorlar. Kadınların ayaklanmadaki davranışı, kahramancadır. İranlı kadınların bu davranışı, Komün kadınlarıyla, yirminci yüzyılın toplumsal devrimlerinde büyük bir rol oynayan komünist kadınlar ve diğer devrimci kadınlarla, faşizme karşı savaşan yürekli kadınlarla karşılaştırılabilir.
Marx, 1871 Paris Komünü’nü ele aldığı, Fransa’da İç Savaş’da, Paris'in gerçek kadınlarının kahramanca davranışına büyük bir önem verir. Komün sırasında, riskleri göğüslemeyi göze alamayan ve zenginlerle birlikte hareket eden kadınlar ortalıkta kaybolurken, “Paris’in gerçek kadınları” ortaya çıkar:
“... Onların yerine, ortaya ilk çağ kadınları gibi kahraman, soylu özverili gerçek Paris kadınları çıktı. Çalışan, düşünen, savaşan, kanayan, yeni bir toplumu yaratmakla mecbur, kapılarına dayanmış yamyamları neredeyse unutan, tarihsel girişkenliğinin coşkusu içinde ışıldayan bir Paris!”
İdam mangaları karşısında, ayakta öleceğiz diyecek kadar soylu ve kahraman kadınlar.
“.... Paris kadınları, barikatlar üzerinde ve idam mangaları karşısında canlarını seve seve veriyorlar...”
İranlı cesur kadınlar, onlarcası ayaklanma sırasında katledildi ve yüzlerce ayaklanmacı katledildi, buna rağmen, eylemlere sonuç alana kadar devam ettirmek etkileyici kararlılığını ortaya koyuyorlar.
İran’daki ayaklanma kadınlar tarafından başlatıldı. Bir kadın ayaklanması olarak başladı. Sonra geniş halk kitlelerinin katıldığı ortak bir ayaklanmaya dönüştü. Ayaklanma kadınların ve erkeklerin birlikte katıldığı bir özellik kazandı da burda kadınların öncülüğü çok belirgindir. Kadın ayaklanması, emekçilerin ve ezilen ulus ile ulusal toplulukların birleşik ve genel ayaklanması halini aldı. Bu neyi kanıtlar: kadınların kurtuluşuyla, diğer ezilenlerin kurtuluşunun ortak olduğu ve birlikte yürütülmesi gerektiğini. Diğer ezilen ve sömürülenler, kadınların ayaklanmasının etkisiyle harekete geçtiler. Bu neyi kanıtlar; kadınlar yer almadan, ağırlığını koymadan, en önde yer almadan özgürlük ve toplumsal kurtuluş yolunda hiçbir ciddi eylemin, hiçbir tarihsel girişimin olmayacağını. Geleceği birlikte kazanacağız.
Commentaires