top of page

Ev İçi Emek, Görünmeyen Emek




Kadın emeğinin genel hatlarını, ev içi emeği biraz irdelemek istiyorum.

Kadın emeğinin dokunmadığı hiçbir alan, hiçbir sektör neredeyse yoktur. Tarihin ilk zamanlarından bugüne kadar kadın emeği hayatımızın her alanında yer almıştır. İnsanlığın gelişiminde en büyük rol emeğindir. Ve insanın insanlaşma sürecinin yaratıcısıdır emek.

İnsanlığın ilk zamanlarında kadın emeği, erkek emeği ya da şimdiki gibi kadın işi, erkek işi gibi bir ayrım yoktur. Toplumun var olabilmesi, yaşayabilmesi için, ilkel topluluklarda, kabile topluluklarda varolan işlerin hepsi bunu yapabilecek herkesin işidir. Bütün topluluğun, işi. Çocuğun bakımı, yemek vs. Toplu olarak avlanmazlarsa aç kalırlardı örneğin. Koca bir mamut tek başına bir kişinin avlayacağı bir şey değildir. Birlikte hareket etmek zorundaydılar. Yaşayabilmek için hep birlikte çalışmak, yırtıcılara karşı birlikte savaşmak, doğal felaketlere karşı birlikte barınmak zorundaydılar.


Sonra yavaş yavaş sınıflı toplumlarla birlikte bunlar da değişmeye gelişmeye başlıyor. Ev içi, ev yaşamı oluşmaya başlıyor. Erkek işi kadın işi ayrımı ortaya çıkıyor. Günümüzde ise ev içi emek diye bir kavram ortaya çıkıyor. Yani aslında bazılarımız buna görünmez emek diyoruz, kadınların görünmeyen emeği.


Ev içi emek kapitalizm öncesi dönemde de var. Kadınların çocuk bakımı yaptığı, evi temizlediği, çamaşır yıkadığı, yemek pişirdiği vs, ama kapitalizm ile birlikte bu emek ücretsiz emek diye adlandırılmaya başlıyor. Hem kadının emeği; görünmeyen emek, hem de ücretsiz emek. Kadının ev içi emeği herhangi bir değer üretmeyen ve dolayısıyla ücretlendirilmeyen emek yani ücretsiz emektir. Kadının ev içi emeğinin bir fiyatı yoktur. Bu emek yararlı emektir ama hiçbir değer üretmez. Değer üretip üretmediği de; artı-değer üretim süreci içersine girip girmemesiyle belirleniyor. Meta üretip üretmediğiyle. Kadının ev içindeki emeği bir meta üretmiyor. Meta olabilmesi, meta üretebilmesi için üretim ve dolaşım sürecine girmesi gerekiyor. Pazarda alınıp satılır olması gerekiyor.


Tüm yaşamımız boyunca kadının emeği, evin içersinde, görünmeden, aslında bütün yaşamı organize eden, var eden emek olarak devam etmektedir.


Çok eşli ailede görünmeyen emek diye bir şey yok, kadın emeği ayrışmamış, ama tek eşli aileyle birlikte, sınıflı toplumlar oluşmaya başladıkça bu ayrışma da ortaya çıkmıştır.

Kadının ev içi emeği asla bir ücrete, fiyata tabi tutulmamıştır. Kadının çalışma yaşamına girmesiyle birlikte çalışma yaşamındaki, iş yaşamındaki emek süreci ücretlendirilmiş, fiyatlandırılmıştır.


Kadınların ev içinde görünmeyen emekleri, bu pandemi sürecinde çok daha fazla artmıştır. Kadınlar pandemide çalışma yaşamından ev yaşamına çekilmiştir. Mesela evdeki çocuğun bakımı, temizlik, varsa yaşlıların bakımı bunların hepsi kadınların üzerinde bir yük haline gelmiştir. Evin bütün sorumluluğu kadınların üzerinde daha fazla artmıştır.


%40’ların üzende kadın son yıllarda iş yaşamından eve çekilmiş durumda. Çünkü evin bütün yükü kadının üzerindedir. Ailenin devamlılığını sağlamak kadının görevi haline dönüştü.

Çalışan kadınlar çocuklarını kreşlere bırakıyordu kreşler kapandı, tiyatroya gönderiyordu tiyatrolar kapandı. Birçok ortak faaliyet durdu. Okullar zaten kapandı. Bu yaşananların hepsi çalışan anneyi etkiledi. Kadın; yeniden eve dönerek, o boşluğu doldurmak zorunda kaldı. Bunların hepsi ev içi emek, görünmeyen emek olarak devam eden bir süreçtir.


İlkel topluluklarda ailenin bütün yükü herkese, tüm topluma dağılmışken, sınıflı toplumların hepsinde bu kadınların üzerindedir. Bundan sonra sınıflı toplumlar ortadan kaldırıldığında; kadının ev içi köleliğinin ortadan kaldırılması ancak ev içinin de toplumsallaşmasıyla mümkün olacaktır. Ortak yemekhaneler, çamaşırhaneler, çocuk bakım evleri, yaşlı bakımevleri vb açıldığında kadının üzerinde olan bu işlerin hepsi toplumun işi haline gelerek, toplumsallaşacaktır. Ancak o zaman kadının ev içi köleliği son bulacaktır. Bunların hepsi toplu, kolektif olarak, toplumun işi olarak görüldüğü zaman, kadının ev içi sömürüsü ortadan kalkacaktır.


Disk bir araştırmasında kadınların Covid-19 etkisiyle iş kaybını %43 olarak açıkladı. Yani biraz önce de bahsettiğimiz nedenlerle çalışma hayatından ev yaşamına, ev köleliğine çekiliyoruz. Bundan dolayı neredeyse 1,5 milyona yakın kadın işsiz. Son dönemde de işsizlik gittikçe artıyor. Kadınlar olarak; özellikle ikincil, cinsiyetçi, ataerkil yaklaşımlar nedeniyle; ücret eşitsizliği ve ayrımcılığa da maruz kalıyoruz.


Çalışıyoruz, iş bitince eve gidiyoruz. Sanki iş yerinde çalışmamışız gibi evde de çalışıyoruz. Evin her işini neredeyse biz kadınlar yapıyoruz. Bütün yaşamı organize eden biziz. Bu görünmeyen ve asla ücretlendirilmeyen bir emektir ve toplumsallaştırılmamıştır da aynı zamanda.

Kapitalizm diyor ya “toplumun en temel birimi aile”. Ailenin devamını sağlayan da kadının o görünmeyen emeği. Hatta işçinin yeniden işe gidebilmesi için o artı-değeri, sermaye sahibine kapitaliste yeniden kazandırabilmesi için o aradaki bakımını sağlayan yine biz kadınların görünmeyen emeği oluyor.


Bizlerin çalışma yaşamında olması, ücretli emekçi olması bizim ev içindeki yükümüzü azaltmıyor, evdeki işlerimiz devam ediyor. Bunun üzerine kadının sömürüsü, çifte sömürüsü devam ediyor. İşe gidiyoruz, iş yaşamında sömürülüyoruz, eve geliyoruz, evde sömürülüyoruz. Bu çifte sömürüdür. Sadece kapitalizm tarafından değil, ataerki eliyle de sömürülüyoruz.

Ev içersindeki emeğimiz yok sayılıyor, ücretlendirilmiyor. Görünmeyen ve ekonomiye tabi tutulmayan bir emek ev içi emeğimiz. Bundan dolayı ekonomik yaşamda da yok sayılıyoruz. Dolayısıyla tüm yaşamda kadın yok sayılmış oluyor. Ancak bunların bu sömürü sisteminde ortadan kalkması mümkün değil. Bunu ortadan kaldıracak olan toplumsal, kolektif bir sistem, yani sosyalizmdir. Bunun ilk adımlarını atacak olan odur, ondan sonrası da insanın yeniden inşasının yaratıldığı süreçtir.


Bir şeyi yasa olarak koyabilirsiniz, yasal olarak tüm eşitliği sağlayabilirsiniz ama sokakta eşit olmak mümkün değil. Sokakta eşitliği sağlayabilmek için de mücadele etmek gerekiyor ki; zaten şu an herşey için mücadele ediyoruz. Yaşamak için mücadele ediyoruz. Ama o yasal eşitliği gerçek, fiili eşitliğe dönüştürmek için de sokakta mücadele etmemiz ve bunu hayata geçirmemiz gerekiyor. Kapitalist sistemi değiştirmek gerekiyor. Bu da yetmez kültürel yapıyı da değiştirmek gerekiyor. Ailelerimizin yetiştirme tarzından, toplumun şekillenişinden genlere kadar işlemiş kültürel kodlar, kültürel alışkanlıklar var. Bunların hepsinin değişmesi ancak işlerin kolektif paylaşımı ve dönüşümü ile mümkün.


Ev içindeki işlerin de kolektifleştirilmesiyle mümkün. Toplumun görevi olduğunda, yani toplum o çocuğu büyütmekle görevli olduğunda, sadece anne ve baba değil, ev içi işler toplumun sorumluluğunda olduğunda birçok şey değişir. İnsanın insan tarafından sömürülmediği, sömürün yasak olduğu sistemlerde, çocuk olsun yaşlılar olsun, bakıma muhtaç kişiler olsun tüm toplumun sorumluluğundadır. Toplum çocukları en iyi şekilde yetiştirmekle görevli, hastasına bakmakla görevlidir. Yani böyle bir toplumda, böyle bir toplumsal sistemde ancak değişebilir kadının durumu ve ev içindeki köleliği. Kadının görünmeyen emeği ancak bu şekilde değişebilir. Ki bunlar daha bahsettiğimiz ufak şeyler, oysa daha bir sürü köklü değişiklikler yapmak gerekiyor.


Mesela yaşanmış örnekler var: Küba örneği. Kadına şiddet konusu daha farklı olabiliyor. Küba’da en ufak imalı konuşmak bile şiddet olarak görülebiliyor. Oysa bizde öyle mi? Nerde!.. Kadınlarımızın katledildiği bir toplumda yaşıyoruz. Kadınların emeğinin asla görülmediği, emek sömürüsünün çok yoğun olduğu, çifte sömürünün çok yoğun olduğu bir sistemde yaşıyoruz.

Teknolojinin ve bilimin gelişiminin ilerlediği aşamada, insanlığı geliştirebilecek, insanlığın yaşamını idame ettirebilecek pek çok şey var. Herkesin, çalışabilir bütün nüfusun günde 2 saat çalılşmasıyla, tüm toplum, dünyadaki tüm toplum, kendini yeniden var edebilir. Yeniden üretimi gerçekleştirebilir. Ama bu sömürü toplumunda, herşey sömürüye dayandığı için, insanlığın zenginliği, birikimi belli ellerde toplandığı için tüm toplum bundan faydalanamıyor.


Korona günlerinde, pandemide bile zenginler türedi. Bu ne demek!!! Yoğun bir emek sömürüsü demek. Yoğun bir kadın sömürüsü demek. Kadının çifte sömürüsünün katmerlenmesi demek. Çocuk emeği sömürüsünün yoğunlaştırılması demek. Milyonlarca insanın açlığı demek...

Bugün bu pandemi ile başeldilemez mi? Oysa doğru düzgün politikalar olsa bu pandemi bu kadar yıkıcı olmazdı. Eminim biz kadınların insiyatifinde olsa kolektif düşünen, sosyalist kadınların insiyatifinde olsa çok iyi bir şekilde organize eder, örgütlerdik bu süreci. Nasıl ki ev yaşamını en küçük hücrelerine kadar örgütlemeye alışmışsak toplumun hepsini bu konuda örgütler, organize ederdik. Pandemiyi de bu kadar yıkıcı yaşamazdık. Bu toplumda da özel mülkiyete karşı olanlar, mücadele edenler bunu değiştirebilir.


Kadının yazgısını değiştirecek olan da yine kadının kendisidir. Yani bizleriz, biz emekçi kadınlarız, işçi kadınlarız, genç kadınlarız ve çalışma yaşamındaki kadınlarız.


Fatma Yıldırım


Not: Boğaziçi Üniversitesi 11. Emek Haftası kapsamında yapılan sunumdur.


Comments


EKA3-01.png

dünyaya başkaldırıyoruz!

© 2023 by RAFTER'S. Proudly created with Wix.com

bottom of page