top of page

Gerçek Hedefler İçin Gerçek Mücadele


ree

Kadınlar, baskı ve sömürü toplumuna, ezilmelerine ve eşitsizliğe karşı mücadele verirken, mücadele içinde mücadeleyle kendilerini özgürleştirme sürecini, bugünden başlatmış oluyorlar. Devrim süreci daha ileri götürür, geçmişle köklü bir kopuş gerçekleştirir. Sosyalizmde, dönüşüm sürer. Sosyalist kuruluş aşaması, geçmişe karşı savaşın devan ettiği aynı zamanda yeninin örgütlendiği büyük bir dönüşüm sürecidir. Bireler, ancak bu tolumda gerçek anlamda kendini gerçekleştirebilir.


Marx ve Engels’in birlikte yazdıkları, Komünist Manifesto’da bireylerin kendini gerçekleştirmesinin koşulları çiziliyor: “Her bireyin özgürce gelişmesi, herkesin özgürce gelişmesinin koşuludur”. Burada, üretimin koşulları insanların ortak denetimindedir. Üretim, herkesin kendini tam olarak geliştirmesine hizmet eder. Nesnelerin insan üstündeki egemenliğinin yerini, insanların nesneleri denetlediği toplumsal ilişkiler alır. İnsanla insan arasında uyumlu bir ilişki kurulduğu gibi, insanla doğa arasında da akla uygun bir ilişki kurulmuştur. Bireyler bu koşulların yaratıldığı bir toplumda, kendini gerçekleştirebilir. Tek başına değil, özgür bireylerin oluşturduğu toplumsal yapı içinde.


Şu an söz konusu olan bugünkü özel mülkiyet toplumudur. Öncelikle bu problem çözülmelidir. Bunun içinde, toplumun temel işleyişi, ekonomik alt yapısıyla politik üst yapısı arasındaki ilişki doğru kavranmalıdır. Genelde işçi ve emekçi hareketinde özelde de kadın hareketinde, devleti, siyasi iktidarı, topluma şikayet etme, yerleşmiş bir anlayıştır. Bu, yanılgılı değil, yanlış bir anlayıştır. Problemin çözülebilmesi için, yanlış anlayışın gösterilmesi gerekiyor.

Devlet iktidarı, bu toplumun dışında değildir. Devlet politik üst yapı kurumudur. Politik kurum olarak, toplumun ekonomik yapısına bağlıdır. Ve toplumsal ilişkilere dayanır. Devlet, vatandaş temeline dayanır. Yani politik yapı olarak, toplumun resmi ifadesidir, resmi sentezdir. Devleti topluma şikayet edenler, toplumun resmi ifadesini, toplumun kendisine şikayet etmekten başka bir şey yapmış olmuyorlar. Yani emekçiler, kadınlar bu şekilde davranmakla, bir arpa boyu yol gitmiş olmazlar. Doğrusu, devleti topluma şikayetle sonuçsuz bir uğraş peşinde koşmak değil, bu toplumsal yapının kendisini yıkmaktır. Problem, köklü olarak ancak devrimci tarzda çözülebilir.


Sorun özel mülkiyete dayalı bugünkü toplumdur. Sorun bir toplumsal sistem olduğu içindir ki, kadınların mücadelesi, bütünlüklü bir mücadele olmalıdır. Kadınlar emekçi olarak emeğin kurtuluşu için savaşı, kadın olarak kadınların kurtuluşu için savaşı, emeğin ve kadınların kurtuluşunu gerçekleştiren sosyalizm uğruna mücadelede birleştirmelidir. Bu, gerçek kurtuluş kavgasıdır. Bu temel, gerçek hedefle, kadınlar, toplumun politik kurumlarını, toplumun kendisine şikayet etme gibi, enerjisini boşa harcayan bir çabadan kurtarır.


Gerçek hedefler için, gerçek bir mücadele yürütme noktasına gelmek kolay olmadı. Kadınlar, mücadelesini ileri götürmek için bir taraftan toplumun ve erkeklerin baskısına ve engellerine karşı mücadele verirken aynı zamanda baskı toplumunun kendi üzerlerinde yarattığı etkilere, karşı da mücadele etmek durumunda kaldı. Kadınların mücadelesinin gelişimini engelleyen yalnızca dış düşmanın engelleri değildir. Kendisinden kaynaklanan sorunların da bu bunda rolü vardır. Kendimizden kaynaklanan engellerden nasıl kurtulabiliriz? Eğitsel amacı, çeşitli etkinliklerin yanında, sermayeye, topluma ve erkeklerin egemenliğine karşı verilen doğrudan mücadeleyle yani toplumun dış dünyayı dönüştürürken kendimizi de dönüştürmüş oluruz. Dış ve iç engellere karşı büyüyen başkaldırı, dünyaya karşı bu büyük başkaldırı amacımıza ulaşmamızı daha da hızlandıracaktır.


Kadınların kendi ayak bağlarından kurtuldukları, ve en özgür oldukları zamanlar, eylemler, ayaklanmalar ve devrimde yer aldıkları zamanlardır. Burada, dış ve iç engellerden kurtulmuş olarak özgürce dövüşürler. Özgürce dövüştükleri sıralar, sınıf düşmanları için çok tehlikeli olurlar. 1871 Paris Komünü ’nün yenilgisiyle birlikte onbinlerce kadın ve erkek eylemci burjuva askeri güçleri tarafından kurşuna dizilir. Kalanlar da mahkeme kararlarıyla ya kurşuna dizilir ya da en uzak yerlere, ağız cezalarla sürgün edilir. Bu sırada, yapılan duruşmada bir subayın sözleri, kadınların özgür olduklarında, düşman için nasıl büyük bir tehlike oluşturduklarını gösteriyor:


“Kendi cinslerinin yüzkarası olmayı iş edinmiş ve kadının toplumdaki o çok önemli ve müthiş rolünü, saygı ve sevgisinin nesnesi olarak kendini tümüyle ailesine adamış yasal eş konumunu reddeden bu asi yaratıklar.... eğer kutsal görevlerinden kaçar, etki alanları nitelik değiştirir ve kötülüğün ruhuna hizmet ederse, kadın ahlakı açısından canavarlaşır, o zaman, en tehlikeli erkekten daha tehlikeli hale gelir.”


Kadınlar, kendi ayak bağından kurtulur, toplumdaki konumuna, kadın rolüne başkaldırırsa, emekçi ve kadın olarak sömürü ve baskı toplumu için, “en tehlikeli erkekten daha tehlikeli” olurlar. 20. yüzyılın toplumsal devrimler tarihi, kadınların eski toplum için, sömürücü sınıfın egemenliği için nasıl büyük bir tehlike oluşturduğunu tekrar tekrar gözlerin önüne sermiştir. Bu topraklardaki yarım yüzyılı aşan devrim mücadelesinde kadınların oynadıkları büyük devrimci rol, devrimci mücadelenin itici gücüdür. Burjuvazi, kapitalist gericilik, burjuva devlet güçleri bu yüzden mücadeleci, devrimci komünist kadınlara hiddet ve şiddetle saldırmış, en ağır işkencelerden geçirmiş, katletmiş, sürgünde yaşamak zorunda bırakmıştır. Bütün saldırılara rağmen, kadın militanlar, başkaldıran kadınlar, burjuvazinin sınıf egemenliği için daha büyük bir tehlike olmuştur.


Kadınların yeni bir dünya mücadelesindeki cesur rolü tarihe geçti. Son 50 yılda gösterdikleri ilerleme çok belirgindir. Bu süre içinde dünyanın birçok merkezinde gerçekleşen eylem ve ayaklanma kadınların ve erkeklerin devrimci enerjisinin harekete geçmesinden başka bir şey değildir. Kadınlar, ortak hedefler için erkeklerle birlikte ve yanyana çarpışırken, aynı süreçte, kendi hedefleri, kendi istekleri için, kendi güçleriyle verdikleri mücadele, bugüne kadarki en yaygın ve yoğun düzeye vardı. Mücadelenin etkisi bugünle kalmayacak, gelecekte de sürecektir.


İşçi sınıfının kurtuluşunu amaçlayan devrimler, kadınların kurtuluş kavgasına çok şey kattı. Kadınları uyandırdı, harekete geçirdi, dönüştürdü. Buna karşılık kadın özgürlük hareketi de, devrimlere, emeğin evrensel kurtuluş mücadelesine çok şey kattı.


Grevde, örgütlü çalışmalarda, gösterilerde, kısacası baskı toplumuna karşı yapılan eylemlerde özgür olan, kısa sürede büyük bir değişim geçiren kadınlar, eylem sona erdiğinde aile yaşamına, günlük toplumsal ilişkilere dönünce ailenin ve toplumun gerici anlayış ve propagandası altında kalıyor. Günümüzde, burjuvazi tekniğin, bilimin ulaştığı sonuçları, kitle iletişim alanında etkin olarak kullanıyor. Kitleleri etkilemek için bu araçlardan yararlanıp, geniş kitlelere günün her saati propaganda yapabiliyor. Her gün, her saat daha önceleri insanların hayaline sığmayacak denli, yalan, aldatma, çarpıtma, karalama, demagoji vb üretebiliyor. Fakat aynı süreçte başka şeylerde oluyor. Devrimci kadın ve erkekler tekniği ve iletişim araçlarını en iyi biçimde kullanarak, gerçekleri insanlara anlatıyor. İnsanlar yepyeni bir gelecek için, yeni bir dünya için mücadeleye çağırıyor.


Kadın hareketi bugüne kadar verilen mücadelede birçok devrimci değer yarattı. Bu değerler, yalnızca kadınların kendi kurtuluş kavgasında bir silah değil, aynı zamanda tüm ezilen sömürülen kitlelerin kurtuluşu için de bir silahtır.

 
 
 

Comentários


EKA3-01.png

dünyaya başkaldırıyoruz!

© 2023 by RAFTER'S. Proudly created with Wix.com

bottom of page