top of page
Yazarın fotoğrafıDünyaya Başkaldırıyoruz

Kadınlar İçinde Oldukları Koşulların Bilincinde



Kadınlar; Tarihin, Dünyayı Değiştirmenin ve Kendi Haklarının Etkin Özneleridir


Kadıların içinde bulundukları gerçek koşullar, yani toplumsal şartlar hakkında ciddi bir şeyler söyleyemeyenler, kadınların toplumdaki durumu ve kurtuluşu hakkında da ciddi bir şey söyleyemezler.

Bir insan içinde olduğu çağdan ve toplumdan bağımsız davranamaz. Bu kadınların durumunu anlamak bakımından da doğrudur. Kadınların durumu içinde oldukları toplumsal koşullarla birlikte ele alınırsa doğru bir şekilde anlaşılabilir. Kadınların içinde bulundukları koşullar, insanlık-dışı koşullardır. Bu koşullar, baskıcı koşullardır. Kadınların ezildiği, toplumsal eşitsizlik içinde olduğu koşullardır. Kadınların ağır ve şiddetli baskı altında olduğu, katledildiği ve gün gün daha çok saldırıya uğradığı, en isyan ettirici koşullardır, haykıran koşullardır.

Marx, Kapital’de, büyük sanayinin kadınları ve çocukları nasıl üretime kattığını somut olarak açıklar. Kadınların ezilmesi, kapitalist toplumun sürdürülmesinden ayrı görülemez. Ezilen cinsiyetin emeği, kapitalist üretimin bir koşuludur. Erkek ve kadın işçilerin yoksulluğu, kapitalist üretimin bir koşulu ve sonucudur. Kapitalist üretim çıkan sonucu kendi koşulu haline getirir. Kadınların eşitsizliği erkek işçiye göre daha düşük ücret alması, kapitalistin karını artıran bir kaynaktır.

Kapitalist toplumun kadınlar üstündeki baskısı çok yönlüdür. Kadınların ezilmesi, ekonomik, toplumsal ve politiktir. Yani kapsamlıdır. Kadınlar, yüz yüze oldukları koşulların, ezilmelerinin ve eşitsizliklerinin bilincinde. Bu koşulları bu ilişkileri eleştirmek ve yok etmek için örgütleniyor ve diğer ezilenlerle birlikte, bu sömürü ve tahakküm düzenine karşı her yerde savaşıyorlar.


Toplumsal Koşulları Değiştirelim


Özel mülkiyetle sıkı bağları olan bugünkü aile, burjuva ailesi, toplumdaki ilişkileri kendi içinde taşır. Bununla bağıntılı olarak çelişkileri de kendi yapısında barındırır. Bu aile, baskıcı, bir ailedir. Kadına ve çocuklara baskı uygulayan bir kurumdur. Ama aile toplumsal bağlamlarından koparılarak, kendi başına değerlendirilemez. Burada hem tarihsel bağlam, hem üretim biçimiyle olan toplumsal ilişki göz önünde tutulmalıdır. Bugünkü burjuva aile, kapitalist üretim biçiminin biçimlendirdiği toplumsal ilişkilerle bağı içinde görülmelidir. Burjuva ailesi özel kazanca, sermayeye dayanıyor. Dolayısıyla sermayenin ortadan kalkmasıyla birlikte yok olacaktır. Çok açıktır ki, bugünkü burjuva ailesi ne kadar çözülüş içinde olursa olsun, onun tamamen ortadan kaldırılması, verili toplumsal ilişkilerin ve temelindeki üretim biçiminin ortadan kaldırılmasını gerektirir zorunlu olarak.

Nasıl ki, aile hakkında konuşmak için, ailenin sıkı bağ içinde olduğu toplumsal ilişkilerle olan bağlamına bakmak gerekiyorsa, ailede uygulanan baskıyı ezilen cinsiyete uygulanan baskıyı da, diğer baskı biçimleriyle birlikte, bir bütünlük içinde görmemiz gerekiyor. Ezilen cinsiyete uygulanan baskı, toplumda sermayenin uyguladığı genel toplumsal baskının bir biçimidir. Dolaysıyla kadının üzerindeki baskının, şiddetin ortadan kaldırılması, toplumun sermayenin diktatörlüğünden özgürleştirilmesiyle birlikte olacaktır.


Toplumsal Koşulları Toplumsal Devrim Değiştirebilir


Kadınların durumu, genel, toplumsal ilişkilerden bağımsız değildir. Ancak bu demek değildir ki ezilen cinsiyetin durumu gerçek anlamda mevcut toplumsal ilişkiler içinde değişir. Mevcut toplumsal ilişkiler var oldukça, kadının durumunda temel bir değişim olmaz. Güncel burjuva toplum, bunu ikna edici biçimde gözlerimizin önüne seriyor.

Bu toplum, sınıflı bir toplumdur. Toplum, kapitalist sınıfın emekçi sınıf üzerindeki egemenliğine dayanır. Bu toplumda, genel olarak demokratik her hak sınırlıdır. Kadınların hak eşitliği de sınırlı olarak gerçekleşebilir. Kadınların durumunda, diğer ezilenlerin yaşam koşullarında temelden bir değişim olması için, kadınların ezilmesi ve tüm ezilme biçimleri kökünden sökülüp atılmalıdır.

Kadınlar baskı altında oldukça, yeni bir toplum kurulamaz. Kadınların özgürleşmesi, yeni bir toplumun örgütlenmesinin temel bir koşuludur. Toplumsal devrimin görevi, sermaye egemenliğini yıkarak özgür bir ortam yaratmaktır. Özgür bir ortam olmadan sosyalist toplum inşa edilemez. Kadınların özgürlük düzeyi, özgür bir ortamın durumu hakkında kesin bir fikir verir. Kadınların özgürleşmesi yeni bir geleceğin temel koşuludur.

Toplumsal ilişkileri tamamen değiştirecek olan toplumsal devrimdir. Yalnızca siyasi iktidarı ele geçirmekle yetinen politik bir devrim, toplumsal ilişkilerde köklü bir değişimi gerçekleştiremez. Kadınların özgürleşmesi, toplumun devrimci dönüşümünü gerektirir. Politik devrim, kapitalist toplumun temel direklerini ortada bırakır. Metanın, paranın, sermayenin egemenliğini ortadan kaldırmayan bir devrim, yarı yolda kalmıştır. Ancak toplumsal bir devrim radikal bir devrim, özel mülkiyete dokunabilir, onu ortadan kaldırır, ya da üretim araçlarının özel mülkiyetini toplumsal mülkiyete dönüştürebilir. Özel mülkiyet kaldıkça kadınların toplumsal konumu devam eder. Çünkü kadınların ezilmişliği ve eşitsizliğinin özel mülkiyetle sıkı bağı var.


Kadınların Kendilerini Özgürce Gerçekleştirmeleri ve Geliştirmeleri


Kadınların tam ve gerçek kurtuluşu için, kadınların üzerindeki baskının kaldırılması ve özgür koşulların sağlanması çok önemli devrimci adımlardır. Fakat, kadınların eksiksiz özgürlüğünün gerçekleşmesi bakımından bundan fazlası gerekiyor. Kadınların özgürce hareket edeceği koşullara kavuşması. Kadınların kamusal yaşamda yer almaları, toplumsal ve siyasal yaşamın tüm alanlarına katılmalarına vardırılmalıdır. Bu sürecin tümünde etkin olarak rol oynayarak, kadınlar, kendilerinin katıldığı etkinlikle kendilerini çok yönlü olarak geliştirebilecektir. Bu bağlamda, kadınların toplumsal üretim sürecine katılmalarının büyük önemi vardır. Sheila Rowbotham Sovyetler Birliğinde kadınların durumunu açıklamak için verdiği iki örnek, kadınların toplumsal üretimde yer almayı kendileri açısından ne kadar önemli gördüklerini ortaya koyuyor:

“Sovyet, kadın dergisi yazı işleri müdürü Olga Uşakova, 1966’da The Times gazetesindeki röportajında; ‘çalışma bizim için o kadar önemlidir ki, yaşamı onsuz edemeyiz’ demişti. Yazı işlerinin başka bir üyesi Rodrina ise şöyle diyordu; ‘kocalarımız milyonlar da kazansa bile hiçbirimiz evde oturmak istemeyiz.’”

Kadınların, kadın olarak kendilerini sürekli olarak geliştirmeleri için, öz etkinlik alanları genişletilmelidir. Kadınların ve her bireyin özgürce bir araya geldiği sınıfsız toplumda kadınlar, kendi haklarının özneleridir.

Bu toplumda “cinsiyetler arası ilişki” der Engels, Komünizmin İlkeleri’nde “yalnızca ilgili kişileri ilgilendiren ve toplumun hiçbir müdahale isteminde bulunamayacağı salt özel bir ilişki haline getirecektir.”

Bu toplum, insanın insana yabancılaşmasının sona erdiği, insanın insanla çatışmasının ortadan kaldırıldığı, insanların öz etkinliğinin yine insanlara ait olduğu, tek kelimeyle sorunun gerçek çözümüdür. “Özel mülkiyetin ya da insanın kendine yabancılaşmasının olumlu şekilde aşılması ve dolaysıyla insani öze insan tarafından ve insan için gerçekten sahip olunması olarak komünizm: Böylece toplumsal (yani insani) bir varlık olarak, insanın kendisine tam dönüşü olan komünizm daha önceki gelişmelerin bütün servetiyle gerçekleştirilen bilinçli bir dönüştür. Bu komünizm tam gelişmiş doğalcılık (natüralizm) olarak hümanizmle eşittir ve tam gelişmiş hümanizm olarak da doğalcılıkla eşittir; insanla doğa ve insanla insan arasındaki çatışmanın gerçek çözümüdür varoluşla öz, nesneleşme ile kendini- pekiştirme, özgürlükle zorunluluk, birey ile tür arasındaki kavganın gerçek çözümüdür. Komünizm, tarihin çözülmüş bilmecesidir ve kendisinin bu çözüm olduğunu bilir.” (Marx)

Bu toplum, insanla doğa arasındaki ilişkiyi yeniden düzenler ve bireylerin aralarındaki karşıtlıkları ortadan kaldırır. Kadınlar bu toplumda kendini özgürce gerçekleştirir ve geliştirir.


Kadınların Durumu Toplumun Gelişmesini Anlamak İçin Ölçüttür


Ütopik sosyalist Fourier, doğru olarak, toplumun özgürlük düzeyini, kadının özgürlük derecesi ölçütüyle ölçer. Cinsiyet ilişkisi, modern dünyanın, insanlığın gelişme düzeyini anlamamızı sağlar.

“İnsanın, insanla, dolaysız, doğal ve zorunlu ilişkisi, erkekle kadının ilişkisidir... onun için bu ilişki ile insanın bütün gelişme düzeyi yargılanabilir.” (Marx)

Kadının ezilmesi, modern dünyanın ne kadar alçak ve ne kadar bayağı olduğunu ortaya serer. Modern toplumların tarihi boyunca ve bugün kadına yapılanlar modern dünya için, sonsuz alçalıştır. Bugün kadınlara karşı yapılanlar, iğrenç baskı ve şiddet bu baskı ve tahakküm toplumu için, yanı başındaki cinsi ezen erkekler için şu ifade kullanılabilir: Alçalmanın sınırı yoktur. Kadınla erkek arasındaki bu ilişki, bu durum, insanlığın bencilliğini ve onun diğer insanlara karşı nasıl yabancılaştığını ortaya koyar. Bu toplumsal ilişki, bu baskı ve sömürü toplumu eleştirilmeli ve yok edilmelidir. Bugünkü özel mülkiyet toplumunun sürmesi alçalışın ve bayağılığın sürüp gitmesi demektir. Bu dönem devam edemez ve etmeyecektir. Kadınlar yeni bir dünya için eski dünyaya başkaldırıyor

İran’da günlerdir ayaklanmayı sürdüren ve emekçi halkı da eyleme geçiren İranlı kadınlar yalnızca İran'daki dinci gerici burjuva diktatörlüğe karşı savaşmıyor, aynı zamanda, tüm kapitalist sistemdeki kadınların özgürlüğü için savaşıyor, insanlığın sermayenin egemenliğinden özgürleşmesi için savaşıyor. Ayaklanma İran’ın sınırlarını aştı. Dünyadaki bütün kadıların eylemine, başkaldırısına dönüştü. Şimdi dünya devrimi, çok daha büyük bir güç ve hızla ilerliyor.

Kadınlar, tarihin, dünyayı değiştirmenin ve kendi haklarının etkin özneleridir.


2 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

コメント


bottom of page