top of page
Yazarın fotoğrafıDünyaya Başkaldırıyoruz

Kadınlar Kendi Özgürlük Kavgasının Hem Yazarı Hem Yönetmeni Hem Aktörüdür



Mücadele Deneyimlerini Öğrenmek İçin Gösterilen Büyük İlgi


On yıllardır, kadınların mücadele tarihini öğrenmek, oradan güncel kavgaya aktarılacak sonuçlar çıkarmak, bilgiyi artırmak için dikkat çekici bir çaba var. Marksizmin kadınların toplumdaki konumunu açıklayan ve gerçek kurtuluşunun nasıl olacağını ortaya koyan eserleri, artan bir ilgiyle okunuyor. Kadınların ezilmişliğini ve buna karşı verilen mücadeleleri anlatan çok sayıda kitap çıktı. Kadınların mücadele tarihini ve perspektif yazılarını okuyanlar yalnızca kadınlar değil, erkeklerde de aynı şekilde göze çarpan bir çaba var.

Bütün bunların tam da içinde bulunduğumuz dönemde olması yalnızca bir rastlantı değildir. Bunun kapitalizme karşı artan genel ayaklanmaların ve genel başkaldırının bir parçası olan kadınların başkaldırılarının bu dönemde daha da yoğunlaşmasıyla bağı var. Bunun, devrimin güncelliği ile, yeni bir toplumsal devrimler çağının başlamasıyla sıkı bağı var. Bunun, devrim ve özgürlüğün gerçekleşme azmi ve mücadelesiyle, yüzyılımızı, kadınların özgürleşme yüzyılı yapma kesin kararlılığı ve hedefiyle kopmaz bağı var.


Kadın Hareketinin İşçi Hareketiyle İlişkisi


Özgürleşme yüzyılı, radikal toplumsal dönüşümler yüzyılı demektir. Kadınların konumunda temelden değişim, işçilerin, üretim araçlarına toplum adına el koymasını ve işçi denetimini gerektirir. Üretim araçlarında işçi denetimi, toplumun radikal dönüşümünün başlaması demektir. İşçi denetimi, henüz, sosyalizmin örgütlenmesi, sosyalist üretim tarzı değildir ama bunun zorunlu adımıdır. Üretim araçları üzerinde işçi denetimi, devrimin sonucu olabilir ancak. Bu gerçeklik, kadınların konumunda radikal bir değişim için kadın hareketiyle işçi hareketinin bağını ortaya koyar. Daha doğrusu, kadınların toplumsal konumunda köklü değişimin işçi hareketiyle bağı var. Bu, sosyalizm tarihi tarafından doğrulanmasına rağmen bu gerçeklikten sonra bile, kadın hareketiyle işçi hareketi bağını kurmak istemeyen kadın hareketleri var.

Kadınların gerçek kurtuluşu, toplumun ve yaşam koşullarının tamamen değişimini, yaşamın yeni temeller üzerinde örgütlenmesini gerektirir. Yani, kadınların tam kurtuluşu, radikal bir devrimi zorunlu hale getirir. Radikal devrim, toplumun ekonomik ve toplumsal yapısının dönüşümünü başlatır ve gerçekleştirir. Burada temel ve gerçek çözüm, bu toplumun içinde değil, kapitalizmden daha yüksek bir topluma, sosyalizme geçişle sağlanır.


Kadınlar Kendi Gelecekleri İçin Mücadele Etmelidir


Kadınlar bugüne kadar yaşam koşullarını değiştirmek için büyük mücadeleler verdiler. Mücadele tarihi süresince verilen mücadeleler sınırlı sonuçlar verdi. Ama daha ileri ve daha iyi sonuçlar elde etmek uğruna mücadele durmadı, sürdü. Elde edilen sonuçlar, her ülkede farklı oldu. Farklılık sadece kadınların mücadelesinin güçlü ya da zayıf olmasından değil, genel olarak sınıf savaşının düzeyinden ileri geliyor. Kadınların hak eşitliğinde en ileri gittiği yerlerde bile hak eşitliği tam olmadı, olmaz da. Yasa karşısında eşitlik ve kadınların kadın olmaktan doğan birçok talebi yönünde adımlar atıldı, kazanımlar elde edildi. Dikkatler, günlük kazanımlara çekildi. Günlük kazanımlar abartıldı ve başlı başına bir strateji haline getirildi.

Halbuki, dikkatler, kadınların ezilmişliğine ve eşitsizliğine çekilmelidir. Çünkü kadınların hak eşitliğinde en ileri giden ülkelerde bile bu durum devam ediyor. Kadınların her yerde ve küresel çapta isyan etmeleri kadınların toplumsal konumu sorununun çözülemediğini fakat çözülmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Kadınlar, günlük yaşamı iyileştirmelere kendilerini bağlamadan, kendi gelecekleri için mücadele etmelidir. Kendi geleceğini belirlemelidir.


Mücadele Kazanımlarını Korumak


Kadınlar mücadeleyle birçok kazanım elde etti. Fakat kazanımlar sürekli olarak egemen sistemin tehdidi altında kaldı. Birçoğu da kağıt üzerinde kaldı. Erkekler evde, aile de bildiği gibi davrandı. Burjuva devletler, biçimsel eşitliği (yasa karşısında eşitliği) uygulamada yok saydılar. Reformist-feminist kadın hareketleri, kadınların, kendi mücadelesinin (ekonomik, toplumsal, hukuksal vb.) sonuçlarının, yine kadınlar tarafından denetlenmesi gerektiğini savunuyor. Bu türden mücadeleye dayanmayan öneriler, hayata geçmeden sönüp gidiyor. Bu da bu hareketleri çıkmaza sokuyor. Çünkü burjuva diktatörlüğü altında kitleler, kendi eylemlerinin sonuçlarını denetleyemezler.

Kadınların büyük ve çetin mücadelelerle elde ettikleri çeşitli kazanımları eylemlerin sonuçlarını korumak, geliştirmek, genişletmek ve denetlemek için iktidarda olmak gerekiyor. Bunun için kadınlar iktidara gelmelidir. İktidar dışında, kadınların, halkın haklarını denetleyecek bir oluşum yoktur. Reformist-feminist kadın hareketleri, kadınların mücadelesini bu aşamaya kadar vardırmıyorlar.

Kadınların mücadele deneyimleri, işçi sınıfının sınıf mücadelesi tarihi ve sosyalizm tarihi, kadınlar iktidara gelmeden kadınların gerçek özgürlüğünden, yaşamda eşitliğinden söz edilemeyeceğini ikna eder biçimde göstermiştir. Kısacası iktidarı elde etmek için verilen devrimci mücadele kadınların kendi gelecekleri için mücadeledir.


Reformist-Feminist Kadın Hareketi:

Kadınlar Nasıl Özgürleşemez


Feminist kadın hareketleriyle yürünürse, kadınların özgürlüğü ve gerçek eşitliği bir hayal olarak kalır. Çünkü onlar, baskı ve sömürü toplumuna dokunmadan kadınların ezilmişliği ve eşitsizliğinin ortadan kalkacağı düşüncesinden hareket ediyorlar. Erkek egemenliği, toplumsal sistemden bağımsız değildir. Özel mülkiyet toplumu, kadınların eşitsizliğini, ezilmişliğini sürekli yeniden üretir. Kadının toplumdaki konumunun bugünde varlığını koruması, bu temelde özel mülkiyetin varlığına bağlı olarak açıklanabilir.

Kadınların kurtuluşu kendi mücadelesi ve proletaryanın sosyalizm uğruna devrimi zafere ulaştırmalarıyla sağlanabilir. İşçi sınıfıyla birlikte hareket edilmeden kapitalizme dokunulamaz, özel mülkiyet varlığını korur. Reformist-feminist kadın hareketi, görüşlerini, ufkunu ve perspektifini bu devrimci hedefe çevirmeden burjuva toplumdaki düzenlemeler ve düzeltmelerle sınırlı tuttu. Dolayısıyla kadın mücadelesinin uzun tarihi ve deneyimi reformist-feminist kadın hareketinin, kadınların nasıl özgürleşeceğinin değil, nasıl özgürleşemeyeceğinin örneğini verir bize.


Reformizmin Maddi Zeminleri


Reformist-feminist kadın mücadelesi, devrimci komünist kadın mücadelesinin ve hareketinin yanında varlığını hep sürdürmüştür. Yani bu hareketin belirli maddi temeli var. Bu temel, kadınların ezilmişliği ve eşitsizliğinin varlığını koruması ve kadınların hak eşitliğinin tam olmamasıdır. Hak eşitliği kapitalizmde hiçbir zaman tam ve eksiksiz olmaz. Reformist hareketler, hak eşitliğini daha ileri götürmek, derinleştirmek ve genişletmek için sürekli bir çaba içinde oldular. Belirli dönemlerde atılım yaptılar (1960’lı yıllar), sonra dağıldılar ama bir zaman sonra yeniden ortaya çıktılar. Yeniden atağa kalksalar da burjuva ve küçük burjuva konumlarından kaynaklanan açmazlarından kurtulamadılar. Bu hareket sonuna kadar gidemez. Sonuna kadar gitmesi için, küçük burjuva toplumsal konumundan uzaklaşıp proletaryanın devrimci sınıf konumuna bağlanmaları gerekiyor. En az bunun kadar önemli diğer bir nokta da işçi-emekçi kadınların kadın hareketine öncülük etmesi, sınıfsal ve politik ağırlığını hissettirmesidir. Bu, sosyalizme giden gerçek kurtuluş yoludur. Hem deneyim hem teori bu yolun tam kurtuluşu gerçekleştireceğini gösteriyor.

Bu durumda, emekçi ve devrimci kadın hareketi, reformist-feminist hareketin politik-toplumsal açmazlarını, yenemeyeceği, aşamayacağı kendisinden kaynaklanan güçlüklerini anlatarak deneyimlerle örnekleyerek kadınları gerçek özgürleşmenin devrimci yoluna, devrimin, sosyalizmin saflarına gitmeye ikna etmelidir.


Kadınları Birleştiren Mücadele


Kadınları harekete geçiren, birbirine bağlayan, kaynaştıran, kenetleyen, yalnızca ezilen cins konumu değildir. Yalnızca böyle olsaydı, kendi toplumsal konumunun sağında, solunda hareket etmekle yetinen edilgen bir kitle olarak kalırdı. Oysa kadınların bilincinde radikal bir değişim gerekçeleşmiş ve kitle olarak militan bir kitleye dönüşmüştür.

Kadınlardaki bu büyük dönüşüm, kadınların gerçek anlamda özgür ve eşit oldukları, yeni bir gelecek için mücadeleye atılmaktan ileri geliyor. Sadece aynı durumda olmaktan değil, kadınları birleştiren ileriye yönelten, gelecek uğruna mücadeledir. Temel devrimci hedeften devrim ve özgürlük hedefinden başka hiçbir şey, kadınları eylemden eyleme koşmasını sağlayamadı.


Kadınların Mücadelesi Daha İleri Bir Noktadan Devam Ediyor


Yüzyıldan fazla bir zaman önce kadınlar şöyle derdi: “İlk adım... bir şeyin yapılabileceğine; sonraki adımın yapılacağına inanmaktır ve sonuncusu bunu kendimiz yapmaya karar vermektir.”

Bir şeyi yapmak, bir hedefi gerçekleştirmek için düşünme ve karar verme ilk adımlarını atmak gerekiyor. Sonraki adım, kararlaştırılan şeyin uygulamaya geçme yani pratik adımdır. Bu sözlerin edildiği zamandan sonra kadınların mücadelesi pratikte büyük deneyimler elde etti. Sosyalizmin toplumsal bir sistem haline gelmesiyle kadınların nasıl kurtulacağı, tam eşitliğin nasıl sağlanacağı somut olarak ortaya kondu. Kapitalizmin egemen olduğu ülkelerde ise kadınların özgürleşme kavgası pratikte büyük yol aldı.

Bugün kadın hareketi küresel olarak ayaklanmalar gerçekleştiren ileri bir nitelikte. Tam kurtuluş ancak mücadeleyle kazanılır. Kadınların özgür ve gerçek eşitliğinin sağlandığı koşullar pratik olarak örgütlenebilir. Dünya pratik yolla, eylemlerle değişir.


1 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Komentáře


bottom of page