Kadınların toplumsal üretim alanlarında çalışarak erkeğe olan ekonomik bağımlılığına son vermesi, kadının toplumsal konumunda önemli gelişim ve değişimdir. Kadının erkek karşısında ekonomik bağımsızlığını kazanması, erkek egemenliğini, kadına yönelik şiddeti, katliamları ortadan kaldırmıyor. Kadınlara yönelik erkek saldırısı, fiziki, toplumsal, siyasi, ideolojik olarak sürüyor. Bütün bunların geçmişte kalması için, toplumsal yapının köklü olarak dönüşüme uğraması gerekiyor. Toplumun yeni bir temelde, yeniden örgütlenmesi kadınların kurtuluşu için zorunludur.
Kadınların bu hedefle yürüttüğü mücadele toplumun tüm yüzeyinde sürüyor. Emekçi halkın sömürücülere, kadınların erkek egemenliğine ve eski topluma karşı mücadelesi içinde olduğumuz tarihin ana içeriğini oluştururuyor. Bu mücadelede, kadınların etkin varlığı anlaşılmadan, sosyal (sınıfsal) mücadeleler tarihi doğru olarak anlaşılamaz. Kurulu sosyal sisteme karşı ezilen ve sömürülenlerin ekonomik, toplumsal ve politik mücadelesinden sözediyorsak, bu; kadınların mücadelesini kapsadığı içindir. Bu nesnel toplumsal gerçeğe rağmen, tarihsel süreci ve toplumsal gelişmeleri ele alış eskisi gibi sürüyor. Gerçekler hakkında konuşmak için, eski bakış açısı bırakılmalı ve yeni bir bakış açısı, devrimci bir bakış açısı benimsenmelidir.
Kadınların erkek egemenliğine karşı mücadelesi yalnızca aile içinde sürmüyor, toplumun genelinde sürüyor. Çünkü erkek egemenliği, özel mülkiyet toplumuyla, sermaye egemenliğiyle devletle bütünleşmiştir. Erkek egemenliğini aile içinde zayıflatıyor, toplum içindeyse varlığını koruyor. Ailede dışarda çalışan kadın ve çocukların sayısı artıyor. Daha az kadın ve çocuk evde. Böylece ailede erkek egemenliği güçsüzleşmiştir. Bunun bu şekilde sonuçlanmasının diğer bir etkeni bugünkü aile biçiminin hızla dağılmasıdır. Artık birçok kadın ayrı evlerde, bağımsızca, kendi başına yaşam sürdürüyor. Bağımsız yaşamak isteyen ve davranan kadınların sayısı hızla artıyor. Bu yeni yaşam tarzı, kadıların kendi çalışmasıyla elde ettiği gelirine dayanıyor. Dolayısıyla, burada erkek egemenliğinin zeminleri yoktur. Fakat toplum genelinde devam ediyor. Buradan da anlaşılacağı gibi, erkek egemenliğinin yıkılması ve kadının tam anlamıyla özgür olması için toplumun kısmi olarak değil, bütünlüklü olarak baştan aşağı değişmesi zorunludur.
Dışarda çalışarak, erkek karşısında daha bağımsız davranma koşullarını elde eden kadınların önemli bir kısmı ekonomik durumunu korumakta zorlanıyor, büyük bir kısmıysa ekonomik olarak daha zor duruma düşüyor. Kadınlarla erkekler arasında ücret eşitsizliği var. kadınlar birçok işkolunda erkeğe göre daha az ücret alıyor. Ya da kadın işçilerin yoğun çalıştığı tekstil gibi işkollarında ücretler daha düşüktür. Öte yandan ekonomik kriz sırasında en çok kadınlar işsiz kalıyor. Böylece kadınlar hem mutlak ve hem de görece olarak yoksulluğa itiliyor. Kaldıki kadınların iyi bir mücadeleyle, iyi bir ücret aldıkları zaman yani parasal olarak durumları yükselse bile, bu toplumsal konumlarının daha da kötüleşmesi pahasına gerçekleşiyor. Kısacası kadınların toplumsal durumları kötüleşirken, hiçbiri yarınından emin değildir. Buradan şu devrimci sonuç çıkar: Kadınların ekonomik ezilmişliklerinin son bulması ve toplumsal konumlarının köklü olarak değişmesi için, bugünkü ekonomik toplumsal sistemin yıkılması gerekiyor.
Tarihsel gerekliliğe uygun davranan kadın hareketi, her yerde yükseliş içinde. Çağdaş, güncel, devrimci kadın hareketi, kendi çalışmalarını, eylemlerini, ajitasyonu için günün teknik olanaklarından en iyi biçimde tüm teknik becerilerini kullanıyor. Günümüzdeki teknik olanakların kullanımının örgütlenmede ve mücadele büyük yeri ve rolü var. Bu durum, asıl etkiyi, gözardı etmemelidir. Kadınların yeni ve özgür yarınlar mücadelesinde asıl harekete geçirici, itici, örgütleyici, devrimcileştirici, dönüştürücü etki, verilen mücadelenin içeriğidir, hedefidir. Kadın hareketini oluşturan ve küresel ölçekte biraraya getiren, ortak amaçtır. Emekçi sınıfın kurtuluşu, tüm ezilenlerin kurtuluşu, kadınların kurtuluşu amacı olmadan, hareket ve mücadele başarıya ulaşamaz.
Kadın hareketinde yer alan her kadın örgütünün devrimci olduğu ileri sürülemez. Fakat, kadınların mücadelesi devrimci yönde gelişiyor. Kadınların kurtuluş kavgası nesnel olarak, kurulu toplumsal sisteme karşı geliştiği ve ondan daha ileri bir toplumu hedeflediği için devrimcidir. Dolayısıyla devrimci bir hedefi olmayan hareketi de, devrimci mücadelenin ardından sürükleniyor. Kadın hareketi ve işçi hareketi ancak devrimci tarzda dövüşerek temel hedeflerini gerçekleşirebilir. Kadın hareketinin eğilimi ve pratik yönelimi bu doğrultudadır. Biz genel olarak olaylar devrimci yönde ilerliyor derken bu gelişme kadınların mücadelesini ve olaylarını da kapsadığını belirtmiş oluyoruz. Olaylar kitlelerden ayrı olarak ele alınamaz. Yukarıdaki ifadeyi açımlayarak söylersek, kadınların ve erkeklerin yarattığı olaylar devrimci yönde gelişiyor.
Bazıları, temel hedefleri, günlük gereksinimlerin arkasına itmek için, temel hedeflerin asıl ve yakıcı olmadığı görüşünü ileri sürüyorlar. Temel hedeflerde karşılaştırıldığında, günlük mücadele istemlerine olmadık misyonlar biçiliyor. Onlara göre, haklar genişletile genişletile, kadınların eşitsizliği ve ezilmişliği ortadan kalkar. Anında belirtmeliyiz ki, sermayenin ve erkeğin egemenliği varoldukça haklar mücadelesi de olacaktır. Fakat hak mücadelesi büyütülerek, tam kurtuluşa varılacağı tezi oportünizmdir.
Temel hedeflerin acil ve yakıcı olmadığını savunmak tam anlamıyla ahmaklıktır. Kadınların içinde olduğu en isyan ettirici durumu ortadan kaldırmak için mücadele etmekten daha acil ve yakıcı ne olabilir. Her gün gözlerimizin önünde kadınlar katlediliyor, buna son vermek için, bugünkü toplumu ve erkek egemenilğini yıkmaktan daha acil ve yakıcı ne olabilir. Kısacası, kadının toplumsal konumunu değiştirmek günün temel, acil, yakıcı ve ölüm-kalım sorunudur.
Kadınların ezilmişliği tarihin uzun bir dönemini kapsar. Fakat kadınlar bugünkü kadar ezilmemişti. Kapitalist toplumda kadınların ezilmesi daha alçakça ve bayağıdır. Bu toplumun insanlık dışı koşulları baskısını en iğrenç ve bayağı biçimde işçilerin, kadınların ve çocukların durumunda gösterir. Bu koşulları ortadan kaldırmak, günün tarihsel devrimci görevidir.
Kadınlar temel hedefler için mücadele verirken, yalnızca ayrı bir hareket olarak davranmıyorlar, savaşımları işçi ve halk kitleleri içinde de sürüyor. Amerikada siyah, beyaz renklerin ayaklanması. Lübnan, Sudan, Avrupa ve bu topraklardaki tüm ayaklanmalarda kadınlar etkin ve öncü bir güçtür. Birçok yerde öncü birlik rolü oynuyor. Kadınlar burada iki yönlü fakat bir bütünlük içinde olan hedefleri önüne koymuştur; hem genel devrimci hedefler mücadelesi, hem kadın kurtuluş mücadelesi. Bu sosyal pratiğin devrimci değeri çok yüksektir.
Tarihin en büyük devrimi ve tarihin en büyük en köklü toplumsal dönüşümü kadınların aktif olarak yer almasıyla gerçekleşebilir. Kadınların bütün bu büyük tarihsel ve toplumsal gelişim ve dönüşüm içinde yer alması, mücadelenin ön sıralarında olması, toplumsal değişimin kadınların içinde ne kadar derin kök saldığını gösteriyor. Toplumsal bir değişim, kadınların içinde kök salmadan gerçekleşemez. Sosyalizm, en radikal toplumsal dönüşümdür. Kadınlar tarafından bilinçlice benimsenmeden, sosyalizmin kurulmasından sözedilemez. Nerede devrimci bir eylem, ayaklanma, devrim ve toplumsal değişim varsa orada kadınlar vardır. Hiçbir büyük tarihsel olay yoktur ki, kadınlar içinde yer almamış olsun.
Kitlelerin kapitalizmi altüst eden sosyal pratiğinde büyük bir toplumsal devrim gelişiyor. Bu devrim, bir cinsin diğer cins tarafından boyunduruk altına alınmasına son verdiği gibi, toplumun sermaye tarafından boyunduruk altına alınmasına son verecektir. Kadınların özgürlüğü toplumun özgürlüğünün gerçek ölçütüdür.
TOPLUM, KADINLARIN ÖZGÜRLÜĞÜ KADAR ÖZGÜRDÜR!
Comments