13 Nisan 2020 Pazartesi, Korona günlüğü... Yaklaşık üç haftadır işe gitmedim. O kadar mutluyum ki bu günler bitecek diye korkuyorum. Sorumsuzluk ya da tembellikten değil yanlış anlaşılmasın. Uzun yıllardır bazen Pazar günü de dahil çalışmaktan o kadar yorulmuşum, bıkmışım ki...
Evde kalmak cennetten bir armağan sanki. İstediğim zaman yatıyorum, istediğim saatte kalkıyorum. Günleri saymıyorum. Twitter yada sosyal medya takip etmiyorum. Neler yapmıyorum ki... Uzun süredir biriktirdiğim diziler, filmler, vs, vs... Allah biliyor ya bu Korana hoşuma bile gitti. Bir kere çok adil herkese bulaşıyor, insan ya da sınıf seçmiyor. Zaten dünyanın çivisi çıkmıştı kene misali yeryüzüne yapışıp dünyanın enerjisini yok ediyoruz. Korona olmazsa savaştan, savaş olmazsa, çalışmaktan, açlıktan ölüyoruz. Sınırdaki mültecilerin görüntüsü hiç unutulmayacak. Her türlü bize ölüm düşüyor. Henüz bana bulaşmadı, ben de kimseye bulaştırmamak için özen ve gayret ediyorum. Bulaşacağı zaman belki de öldürecek, dedim ya insan secmiyor.
Dünya değişiyor, doğa değiştiriyor insanları. Artık vejeteryan, vegan sayısı artacak bence öyle de olması gerekiyor. Korona adil de düzen hala aynı; faturalar geliyor, sucu geliyor, kargocu geliyor, kargo geldiğine göre o kargoyu hazırlayan çalışıyor. İşçi hala tam gaz işe gidiyor. Bizlerin işten atılması konuşuluyor maaş kesintiye uğrayacak. Dünya değişiyor dedik ama bizim için değil anlaşılan...
Uyumayan hep genç dinamik bir İstanbul. Şehir sesi azaldı ama durmadı, azalan uğultusu, boşalan sokakları minimuma inen trafiği ne hüzünlüymüş. Evimin dördüncü katından dışarı bakıyorum, sağım-solum, önüm hep yüksek binalar. Ne çok yüksek binalar var diyorum kendi kendime. İnsanın intihar edesi geliyor… İnsanlar daha yavaş ölsün diye mi bu kadar yüksek yaptılar bu evleri! Toprağa çok yakın değil, gökyüzüne uzak. Güneş görmeyen, betonların ortasında canlılarız.
Minicik balkonlarda az bakım isteyen kaktüsler ve sardunya bakmaya çalışıyoruz. Doğadan uzaklaşmış kendimi unutmuşum bir yerlerde. İnsan yalnız kalınca kendini arıyor. Bu hastalık hayatta kalacaklar için iyi bir ders! Ölümlerin her zaman olduğu ama şu an dünya genelinde çok fazla olduğu bu zamanlar da Helin’in ölümü sarstı beni, daha çok sarstı beni. Helin Bölek 288 gündür açtı. 3 Nisan günü yaşamını yitirdi. Bir arkadaşla mesajlaşırken, konuşacak çok şey varken, ifade edecek kelime bulamıyor insan bu konuda, dedi. Çok haklıydı... kırılma ve hiçlik anları. Gece uyuyamıyorum ve tokluk beni rahatsız ediyor. Açlıktan ölmek ve buna razı gelmek! Anlam veremiyorum, henüz 28 yaşında söyleyecek ne çok türküsü vardır. Açlık grevlerinin tarih olacağı ve hiç kimselerin açlıktan ölmeyeceği bir dünya temenni ediyorum. Şimdi diyorum aylardan Nisan, mevsimlerden Bahar; Uyu Helin’im uyu kardeşim, kiraz ağaçları açıyor pembe, beyaz... Toprak canlanıyor, mis kokuyor doğa... Sümbüller, papatyalar daha niceleri... Uyu yavrum uyu ölmedin sen, bahar geliyor, her bahar kiraz çiçeği açıyor, kuşlar yuva yapacak, yavrular uçacak...
Rabia Can
Yorumlar