top of page

Kızıl Meydanda bir komünist yatıyor; İnessa Armand

Güncelleme tarihi: 15 Ara 2021


İnessa Armand, 8 Mayıs 1874 yılında Paris'te müzik öğretmeni İngiliz bir anne ve opera sanatçısı Fransız bir babanın çocuğu olarak doğdu. Babasını erken yaşta kaybedince, annesinin bakmakta zorlandığı 3 kardeşi ile zorlu yaşam şartları ve geçim sıkıntıları içinde büyüdü. 6 yaşındayken eğitim görmek için Moskova'ya halasının yanına taşındı. Rusya toprakları ile tanışması ve yaşamı boyunca kurduğu bağ ile devrimcilik yapmasının temelleri böyle atıldı.


Halasının ve babaannesinin gösterdiği önemle İnessa, birkaç yabancı dili iyi derecede öğrendi, çok programlı iyi bir eğitim gördü ve müzisyen oldu. Tüm bunlar için uğraşırken tutkusu olan temel şey ise okumaktı. Henüz gençlik çağlarında birçok yazarla tanışmış, Rus ve yabancı klasiklerin çoğunu okumuştu. 15 yaşındayken okuduğu Tolstoy'un Savaş ve Barış isimli kitabı ise yaşamında kadınlık üzerine ilk keskin düşünüşünü getirdi. Böyle ünlü bir yazarın kitabında geçen Nataşa isimli karakter için yazdığı “evlendikten sonra gerçek bir dişi oldu” cümlesi aklına kazınmış ve onu şaşkına uğratmıştı. Bunun üzerine düşünmeye başlayan genç İnessa, yaşamı boyunca hiçbir zaman kadınlığı sınırlandıran bir anlamda ''gerçek bir dişi'' olmayacaktı, bunun kararını verdi.


18 yaşındayken çocukluk arkadaşı Aleksandr Yevgeneviç Armand ile 18 yaşında evlendi. Bir yıl içinde ilk çocuğunu doğurduğunda, kadınlıkla ilgili düşünceleri artık ardısıra aklında şekilleniyor, sistemin kadınlara dayattığı ikincil konumla birebir yüzleşiyordu. Doğum yaptıktan sonra günahkar sayılması ve 40 gün boyunca kiliseye gitmesinin yasaklanması, onun yaşamında kilise ve din ile arasına bir daha asla kapanmayacak derin bir uçurum girmesini sağlayacaktı. İnessa, bir yandan kadınlık üzerinden yaşamı sorgularken, diğer yandan yaşadığı toplumun acılarına sırtını dönmeden yoksulluk ve açlık sorunları ile yüzleşiyordu. Bu yıllarda üç çocuğu daha oldu. Görece daha konforlu yaşam koşullarında olması, çoğu politik görüşten uzakta ve iyi bir hayat yaşaması onun bu yıllarda çözüm arayışına doğru bir yanıt vermesini engellese de, İnessa sokakta karşılaştığı sefaletle yaşayan insanların yüzlerini unutamıyor, yol kenarlarında fuhuş yapmak zorunda olan kadınlar için bir şeyler yapmak istiyordu. Bu yıllarda köy okullarında yoksul çocuklar için öğretmenlik yapmaya başladı, bir yandan da fahişeliğe zorlanan kadınlar için bir şeyler yapmak istiyor, bu kadınlara yardım eden bir dernekte faaliyet yürütüyordu. Kadınları bedenleri üzerinden böyle bir baskıya maruz bırakmak ya da yoksulluk ve sefalet içinde yaşamaya itmek toplumun kadın sorununa bakışındaki ikiyüzlülüğü gösteriyordu. Çok geçmeden bunu gören İnessa, kadınlara burjuva hayırseverliği için tek tek uzatmakta oldukları elin, bireysel çabalardan daha fazlası olmadığını anlamaya başladı. Eğer bu kadınların yaşamında gerçek ve köklü bir değişim istiyorsa, bu burjuva dernekçiliği sınırlarını aşmak zorunluluğunu ortaya çıkarıyordu. Kiliselerin topluma ahlak dersi vermesi ancak kadınları fuhuşa sürüklemesini ikiyüzlü buluyor, toplumun bu kadınları gitgide aynı boyundurluklara sürüklediğini görüyordu. Fahişelik üzerine çalışmalarında kadınları fuhuşa iten asıl nedenlerin toplumsal koşullar olduğunu, bunların da ücretlerin yetersizliği, işsizlik ve baskılar olduğunu anladığında, içinde yaşamakta olduğu sisteme karşı müthiş bir öfke birikti. İşte İnessa ve ailesini sosyalizm ile tanıştıracak eşiğin başındaydılar; bu öfke onları insanlığın kurtuluşu için mücadeleye sokacaktı.


Sosyalizm üzerine tartışmaları, kongreleri ve yazıları takip eder, artık bir sosyalist olarak Bolşeviklerle beraberdi. 1903 yılında ailesinden Sosyalist Devrimci birinin olması nedeniyle evleri basıldı, evden çıkan kitaplar nedeniyle İnessa tutuklandı. 1905 Devrimini cezaevinden takip etti, ancak cezaevinde çalışmalara devam etti; orada bulunan kadınlarla sürekli görüşüp, onlara sosyalizmi anlattı. Serbest bırakıldığında sosyalist mücadeleye sıkı sıkıya bağlı bir hayat sürmeye başladı. Her işle ilgilendi; bildiri dağıttı, örgütlenme çalışmaları yaptı, toplantılara katıldı. Sabırlı ve ikna edici konuşmaları dinleyenler üzerinde etki yaratıyordu, kısa süre içinde işçiler ve devrimciler içinde öne çıkacaktı.


1907 yılında Rusya'nın en kuzeyine 2 yıl sürgün edildi, burada yaşam şartları çok ağırdı ve ülkenin kalanından haber alamadan yaşıyordu. Kasım 1908'de çetin hava koşullarına rağmen buradan kaçmayı başardı. Artık Moskova'da kalmak imkansız olduğundan önce Belçika'ya, oradan da Brüksel'e yerleşti. Üç çocuğunu yanına aldırdıktan sonra Göçmen Bolşevikler Grubuna üye oldu ve buradan Paris'e yerleşti. 1909'da Paris'te Lenin ile tanıştılar, İnessa'nın yabancı dil bilgisi çok iyiydi, Lenin'in uluslararası yazışmalarını çevirmeye başladı. Bu arada Bolşevikler içinde bilgisi ve etkileyici dili ile önemli bir yer edinmeye başlamıştı.


1912 yılında Rusya'ya döndü, burada yaşanmaya başlayan toplumsal hareketlilik nedeni ile gizli örgütsel faaliyetler yürütürken sahte pasaport ile yakalandı ve tekrar tutuklandı. Bu kez çok daha kötü koşullarda tutuklu kalması sağlığını etkileyince eşinin ödediği kefalet ile serbest bırakıldı. Paris'e döndü ve Lenin'e kadınların örgütlenmesi için bir araç olarak bir gazete çıkarmayı teklif etti. Böylece Krupkaya'nın da olduğu bir ekiple beraber Rabotnitsa (Kadın İşçi) gazetesini çıkarmaya başladılar. Rabotnitsa'nın 7 sayısı çıktı, ikisi toplatıldı.


1914 yılında Viyana'ya gitti ve çok hasta olmasına rağmen sıkı hazırlanarak Uluslararası Kadın Konferansı'na katıldı.


1917'nin Şubat ayında işçi ve köylü ayaklanmalarıyla devrim patlak verdiğinde, heyecanla Lenin'in ve İnessa'nın içinde olduğu 19 kişilik bir Bolşevik ekibi, Rusya'ya döndü. İnessa, yıllar sonra ailesine ve çocuklarına bir devrimci olarak kavuşacaktı. Devrim için burada da parti faaliyetlerine kesintisiz devam etti, çocuklarını da birer devrimci olarak yetiştirdi.


Partinin MK bünyesi içindeki Kadın Şubesi’nin ilk yöneticisi oldu, görev aldığı her işi büyük bir ciddiyet ve özveri ile yerine getirdi. Tüm vakti işçi ve köylü kadınlarla çalışma yapmakla geçiyordu. Onu tanıyan herkesin de söylediği gibi, yoksul işçilerden ve köylülerden daha iyi hiçbir koşulda yaşamadı, kendisi adına verilecek en küçük ödünleri bile reddetti.


Kadın Delegeler Meclisi oluşturulmasında çaba harcadı, Kadın İşçilere Yönelik Propaganda ve Ajitasyon Komisyonları’nın adı “Kadınlara Yönelik Faaliyet Örgütleri” olarak değiştirildi. Kadınlara Yönelik Faaliyet Örgütleri’nin 28 Mart 1920’de gerçekleşen II. Kongresi’nde işçi emekçi kadınlara daha fazla ulaşabilmek ve kadın yığınlarının bilinçlenmesini sağlamak amacıyla Kommounistka (Komünist Kadın) isimli bir derginin çıkarılmasına karar verildi. İnessa, bu derginin yayımından dağıtımına, içeriğine kadar her alanında yoğun emek harcadı, ilerleyen hastalığına rağmen neredeyse ulaşamadığı kadın işçi kalmayıncaya dek faaliyet yürütmeye devam etti.


Hastalığı gitgide ilerlediğinde yoldaşlarının yoğun ısrarıyla Kafkasya'ya tedavi olmaya gönderilirken, kolera olduğu öğrenildi. Yoldaşlarından biri doktordu, ancak İnessa yoldaşının da hastalığı kapmasını istemediği için ona yaklaşılıp tedavi edilmesini engellemeye çalışsa da, yoldaşları onu yaşatmak için müdahale ettiler. Tüm çabalara rağmen, İnessa 24 Eylül 1920'de yaşamını kaybetti.


Henüz 45 yaşındayken ölümü yoldaşlarını derinden etkiledi. Başta yakın dostları Lenin ve Krupskaya olmak üzere onun yaşamında dokunduğu herkes için bir yıkım olmuştu. Beraber kadın çalışmaları yürüttüğü Kollontay, yoldaşını şu sözlerle uğurladı: “Rusya’da onun adının ve düşüncelerinin bilinmediği bir yer yok… Binlerce kadın işçi onun kahramanca yürüttüğü mücadeleyi sürdürecek ve onun gibi komünizme yürüyecek.”


İnessa Armand'ın cenaze töreni

Yaşamını devrimci mücadeleye adamış, bu uğurda defalarca kez sürgünler, işkenceler, tutuklamalar görmüştü. Her fırsatta kaçıp yeniden çalışmalarına devam ediyordu; aynı umut ve kararlılıkla. Hastalığına rağmen son ana kadar çevresine bu umudu ve heyecanı yaymaya devam eden ömrü, ölüme yürüdüğünde İnessa, Kızıl Meydana gömülen ilk kadın komünist oldu. 12 Ekim’de Bolşoy Orkestrası’nın çaldığı Enternasyonal marşıyla toprağa verildi. Onun kadın mücadelesine kattıkları ile bayrağı devralan yoldaşları, sosyalizm mücadelesine eklediği tuğlaların üstüne yenilerini koyarak mücadeleye devam ettiler. Ardından Sovyetler Birliği'nde kadınlar, dünyanın hiçbir yerinde elde edilmemiş tarihin en büyük kazanımlarını elde etti.









 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


EKA3-01.png

dünyaya başkaldırıyoruz!

© 2023 by RAFTER'S. Proudly created with Wix.com

bottom of page