top of page
Yazarın fotoğrafıDünyaya Başkaldırıyoruz

Mücadelemizin Tam Kalbinde Eksiksiz Özgürlük Hedefi Yer Alır




Bu güne kadar, olayların bir devrime doğru aktığı, devrimin öngününde olduğu işçi sınıfı ve emekçi halk kitlelerinin artan eylemleriyle ölçüldü. Bununla birlikte, kadınların artan başkaldırıları, devrimci eylemlerde etkin biçimde yer alışları, devrime doğru gidildiğinin sağlam bir ölçütüdür. Somut gelişmeleri eksiksiz ve tam olarak anlamak için, ezilen cinsin eylemleri üzerinde başlı başına durulmalı.


Kadınların devrimci mücadelede yeralışının, devrimin gelmekte olduğunun bir ölçütü olması, Rusya’daki üç devrimde gözlemlenebilir. Kadınlar 1905 Devriminden otuz yıldan fazla bir zaman önce, otokrasiye karşı başlayan devrimci mücadeleye etkin olarak katılıyor. Vera Zasuliç bu dönemde öne çıkar. Marksistlerin belirgin gelişim gösterdiği, işçi sınıfı eylemlerinin elle tutulur atağa kalktığı süreçte kadınların harekette yer almaları büyük bir artış gösterir. Sosyalizmin Rusya’da etkisinin arttığı süreçte N. Krupskaya, A. Kollanltay ve İnessa Armand öne çıktı. Rusya’da devrimci dönüşüm tarihi bir kez daha göstermiştir ki, büyük bir tarihsel olay yoktur ki kadınlar yer almamış olsun. Şubat Devrimi, kadın işçilerin ayaklanmasıyla başladı. Kadınlar yalnızca devrimin önemli bir gücü değil, sosyalist kuruculuğun da temel bir gücüdür. Sosyalist devrimden önce, devrimler kadınların köleliğini devam ettirirken, sosyalist devrim, kadınların kurtuluşunu gerçekleştirdi. Eksiksiz ve tam kurtuluş için daha ileri gidilmesi gerekiyor. Sosyalizmin gerçek kuruluşu bundan sonra başlayabilir.


“Sosyalist toplumun kuruluşu, ancak kadınların tam eşitliğini sağlamamızdan sonra, bu önemsiz körleştirici verimsiz çalışmadan kurtulan kadınlarla birlikte yeni çalışmaya giriştiğimizde başlayacak.” (Lenin)


40’lı yılların sosyal devrimleri ve Küba Devrimiyle kadınların büyük uyanışı ve kurtuluş kavgası yeryüzünün geniş alanlarına yayıldı. Kore, Vietnam ve diğer Güney Asya devrimleriyle birlikte kadınların kurtuluşu kavgası, dünya nüfusunun yarısını barındıran ülkelerde zafere ulaştı. Dünyanın diğer yarısında ise, etki gücünü ileri noktalara vardırdı.


Küba Devrimi ve 60’lardan itibaren başlayan gerilla hareketleri, kıtadaki kadınların bilincinde köklü bir değişiklik yarattı. Kadınlar Latin Amerika halklarının toplumsal kurtuluşu için dövüşürken, aynı zamanda, bununla içiçe geçen kendi kurtuluşları için de dövüştüler. Bu süreçte Tanya ve birçok komünist kadın gerilla öne çıktı. Kıtanın genelinde milyonlarca kadın emeğin kurtuluşu ve kadınların kurtuluşu uğruna bütün dünyada etki yaratan, büyük bir tarihsel olayın yaratıcı bir gücüdür.


Yakın zamanda gerçekleşen Kuzey Afrika devrimleri, kadınların eylemleri ve adlarıyla özdeşleşti. Ayaklanma ve devrimlerin ön sıralarında dövüşürken, böylece, bundan sonra olayların seyrinde kadınların nasıl ön planda olacağını da göstermiş oldular.


Türkiye ve Kürdistan’da devrim mücadelesinin her döneminde, her aşamasında sınıf savaşının her anında mücadeleleriyle harekete itiş vermiştir. Kadınların büyük özverisi, kararlı savaşçılığı, devrimci ateşliliği olmasaydı, halk demokrasisi ve sosyalizm mücadelesi bugünkü noktaya gelemezdi. Komünist kadınlar, 70’lerde, kadınların devrim mücadelesinde kendi örgütlülükleri ve mücadelesiyle yer alması konusunda ileri sonuçlara ulaştı. Kadınların, kadınların ve emeğin kurtuluş kavgasına en kitlesel yer alışı, 90 sonrasıdır. Kitlesellik yalnızca işçi sınıfının ve emekçi halkların devrim kavgasına kadınların genel katılımında görülmedi, devrimin ve örgütlü mücadelenin ön sıralarındaki varlığı da kitlesel oldu. Son dönemlerde kadınların mücadelesinde, örgütlenmesinde, isyan ve başkaldırısında patlama yaşandı. Bu demektir ki, devrim bize çok uzak değildir.


Kadınların büyük güçler halinde devrimde yeraldığı yerler, devrimci hareketin kadınların kurtuluşuna tutkuyla bağlı olduğu yerlerdir. Komünistler ve diğer devrimci güçler, kadınların tam kurtuluşunu, tam eşitliğini politik bir hedef olarak önlerine koydukları içindir ki, kadınlar devrim sıralarında büyük bir azimle yer alıyorlar. Yakın tarihte, dünyanın birçok merkezinde gelişen ayaklanmalar, bu anlayışın geniş kitlelere maloduğunu göstermiştir. Eylemler, bu yüzden düşünülenden daha uzun sürmüştür. Günümüzde, ezilen cinsiyetin istemlerine yer vermeyen, eksiksiz, gerçek ve tam özgürlüğünü hedeflemeyen hiçbir hareketin gelişme ve başarı elde etme imkanı yoktur. Kadınların talepleri ve hedefleriyle yer alması, hareketin başarı olanağını kendi içinde taşıdığı anlamına gelir.


Emekçiler, toplumu değiştirerek, yani kendi tarihini, yaparak özgürleşir. Bireyler bu yolla özgürleşir. Özgürlüğün derecesi; eyleme, eylemin içeriğine bağlıdır. Kadınların özgürlük derecesi, toplumun ne kadar özgür olduğunun ölçüsüdür.


Eylemler, sadece, katılanların üstünde değil, eylemde doğrudan yeralmayan geniş kitlelerin üzerinde de kararlı bir etki yarattı. Kararlı etkinin yaratılmasında, dünyaya yayılmasında ve ileri zamanlara varmasında kadınların oynadığı rol tartışmasızdır. Devrim tam da eylemlerin kararlı etkisinin kitleleri harekete geçirmesiyle gerçekleşir.


Özgürleşme, kapitalizme karşı mücadelede de, bugünden başlayan bir süreçtir. Fakat, bugünkü toplumda toplumsal işbölümüne, belirli bir gelir düzeyine, eğitim durumuna bağlı olarak, toplumda belirli bir hareket etme serbestliğine sahip olmayla, gerçek anlamda özgür hareket etmeyi birbirine karıştırmamak lazım. Gerçek özgürlük, toplumun sermayeden özgürleşmesiyle başlar. Yeni toplumda derinleşir. Yeni toplum özgür bireyler tarafından oluşturulur. Böyle bir toplumda, bireyler özgürlüklerine tutkun olur. Kendi üzerlerinde bir gücü kabul etmezler. Gerçek anlamda özgür bireylerin olduğu bir toplumda, toplumsal zorlama ve tahakküm olanaksızdır.


Özgür bireysellikle, kapitalist toplumun bencil beriyciliğini birbirinden ayırt etmek gerekir. Gerçek anlamda bireysellik başka insanlarla birlikte gerçekleşir. Burada toplumla birey, bireyle toplum arasında uyum var. Bu ilişkide, birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için, dayanışma ilkesi geçerlidir. Karşılıklı dayanışma ve işbirliği toplumsal ilişkilerde egemendir. Burjuva bireyciliğinde, yani bencil bireycilikte, herkes blireyin çıkarı ve amacı için bir araçtır. Kendisi “biricik”tir. Öyle biricik ki, iki kişiyle birarada bulunmayı bile kabullenmez.


Kadınların, kendi yaşamları konusunda, kendilerinin tam söz sahibi olmasıyla; özel mülkiyet toplumunda uzun mücadelelerle çalışma saatlerinin düşürülmesiyle, değerlendirecekleri zamanın artmasını, karıştırmamak gerekir. Kapitalist toplumda kadın; fabrika, tarla, büro vb işyerlerinden arta kalan zamanı aile, ev işleri, çocuk bakımı, ilgisi vb işlerde geçer. Çok açıktır ki, kadınlar bu toplumda, kendi yaşamları üzerinde sözsahibi değildir. Kadın, özlemini çektiği yaşamın çok uzağındadır. Kadınlar, gerçek, eksiksiz ve tam bir özgürlük sağlandığında, kendi yaşamı konusunda sözsahibi olabilir. Buysa, köklü ekonomik ve toplumsal dönüşümlerin olmasını gerektirir.


Kapitalist toplum, uzlaşmaz çelişkilere ve karşıtlıklara dayanır. Çelişkiler, bugünkü toplumsal ilişkilerden koparılıp atılamaz. Kadınların özgürlüğü ve eşitliği çelişmeli toplumsal ilişkiler çerçevesinde gerçekleşemez. Kendi yaşamlarını, istedikleri gibi düzenleyemezler. Bu toplumda, yaşamları konusunda, kendilerinin eksiksiz olarak söz sahibi olacaklarını, yani gerçek özgürlüğü elde edeceklerini söylemek, bunun için sosyalizm mücadelesine gerek yok demektir. Bu ise tam bir burjuva aldatmacadır. Kadınlar için, tüm emekçiler için yeni bir yaşam, toplumun yeniden örgütlenmesini gerektirir.


Kadınların mücadelesi, kadınların toplumdaki konumunu değiştirmek ve kadınların kurtuluşunu hedeflediği için, yalnızca kadın emekçileri değil, orta sınıf kadınları da kapsıyor. Orta sınıf kadınlarının, mücadelede, kadın hareketinde belli bir etkisi var. Feminist hareket bu etkinin ifadesidir. Fakat, kadınların kurtuluş kavgasını tutarlıca sonuna kadar götürecek olan, emekçi kadınlar ve devrimci komünist kadınlardır. Kadın hareketinin gelişmesini ve tarihini inceleyen Sheila Rowbotham’ım değerlendirmesi de bunu doğruluyor:

“... feministler – diyor S Rowbotham – kadınların gördüğü baskının özel yönlerini ve erkeklerle paylaştıkları daha genel baskıyı birbiriyle ilişkilendirip açıklığa kavurturabilecek, böylece eylemlerine bir temel oluşturabilecek bir örgüt ve kuram biçimi geliştiremediler... Sonradan bu devrimci feminizm geleneği karanlığa gömülmüştür. Geriye tek kalan kapitalizmde ayrıcalıklı kadınların yararıyla ilgilenen tepeden inme diğer feminizm belleğidir.”


Komünist kadın hareketinin bu konuda söylediği çok nettir: Emeğin kurtuluşu mücadelesiyle, kadınların kurtuluş mücadelesini birlikte yürütmek. Zafer, bu bütünsel mücadeleyle elde edilir.



14 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page