Toplumun Yüzünde Patlayan Kadınların Cesaretidir
- Dünyaya Başkaldırıyoruz
- 10 Mar 2021
- 5 dakikada okunur

Kadınların özlemleri bugünkü toplumla karşıtlık halindedir ve erkeklerin sürekli muhalefetiyle karşılaşır. Kadınlar, ancak koca bir toplumu karşısına alarak, özlemlerini giderebilir. Özgürleşmek, özlemlerini gidermek uğruna çoğu zaman ölümü göze almak gerekiyor, alıyorlar da! Gelecek, bu yolda en büyük riskleri göze alarak dövüşenlerindir.
Kadınlar yeni bir geleceğe ilerlerken, toplumun sürekli önlerine çıkardığı engellerle savaşmak zorunda kalıyorlar. Bu savaş, eski topluma karşı verilen ve cepheleri toplumun tüm yüzeyi olan son derece devrimci bir savaştır. Bu yüzden uzun, sancılı ve çetin bir savaştır. Kadınların özgürleşmesi tüm bu süreç boyunca sürer ve devrimin kesin zaferine dek sürüp gider. Kadınlar için yeni bir gelecek bu süreçte, sayısız çatışmadan geçerek şekillenir. Özgürleşme mücadelesi ne kadar zorlu olursa olsun umutlu bir mücadeledir.
Köle sahipleri arasında, efendiler arasında tercih yapıldığı sürece özgürlük olanaksızdır. Asıl sorun, köle sahiplerinin bütünlüğüne karşı mücadele etmek ve kölelik düzeninin kendisini ortadan kaldırmaktır. Bu, sorunun devrimci yani kökten çözümüdür.
Kadınların köleliğine, ezilmişliğine, eşitsizliğine dayanan toplumsal konumunda ne kadar iyileştirme yaparsan yap, kadının bugünkü toplumdaki durumu temel çizgileriyle, içeriğiyle devam eder. Reformlar ne kadar yapılırsa yapılsın sosyalizmi getirmez, kadının gerçek, tam, eksiksiz kurtuluşuna varmaz. Bugünkü toplumda kadınlar lehine ne kadar düzenleme yapılırsa yapılsın, burada kadınlar için gerçek özgürlükten sözedilemez. Verili toplumsal zeminler üzerinde elde edilen her demokratik hak ve ilerleme, gerçek özgürlük için bir araç olarak kullanılabilir. Temel hedef, güncel dervimci görev, kapitalist kölelik sistemini yıkmaktır.
Sınıflı toplumlar, kadınlara sınır çizgileri çizilen toplumlardır. Sınıflı toplumun her biçimi kendi çizgilerini çizmiştir. Kadınlar, sürekli çizilen çizgilerin dışına çıkmak için mücadele verdi. Toplumun kadına çizdiği sınırların yanında erkekler ayrıca kendi sınırlarını koydu. Bunlar, arka arkaya çekilen ülkelerin sınır tellerinden daha sıkı ve katı kurallara dayanır. Erkekler egemenliğini bu çizgiler ve kurallar ve en ağır baskılarla sürdürüyor. Kadınların verdiği mücadele yalnızca kendilerine çizilen sınır çizgilerini aşmakla sınırlı değildir. Mücadele geldiği yer, kadınlara sınır çizen toplumun kendisini, eski toplum biçimini ortadan kaldırmaktır. Bu günkü toplumun ötesine geçmektir.
Kadın katliamları kadar başka hiçbir şey, bugünkü toplumun ötesine geçme zorunluluğunu ve ivediliğini bu denli çarpıcı olarak anlatamaz. Yine bu sorun kadar başka bir şey, devrimin gerçekleştirilmesinin önemini bu denli yakıcı olarak ortaya koyamaz. Sorunun devrimci çözümü tüm keskinliği ve bütün kesinliğiyle önümüze gelmişken, başka şeylerle oyalanmak ya da sorunun köklü olarak aşılmasını geleceğe ertelemek baskı ve sömürü toplumunun tüm bu yaptıklarına, dahası toplumun kendisine katlanmak demektir. Sorunu temelden çözecek olan devrim, ilerinin değil, günün gündemidir. Bununla bağlantılı olarak söylüyoruz: Başka zaman değil, Şimdi Kadınların Özgürlük Zamanı.

Toplumun dönüşümünün, yani yeni bir topluma geçişin koşulları yeterince var. kadınların toplumsal konumunun değişmesi, genel toplumsal dönüşümün bir parçasıdır. Ve ölçütüdür. İşçi sınıfının ve emekçi halkın yoğunlaşan mücadelesi, kadınların toplumun her noktasında yükselttikleri kavga sorunun çözümünü dayatıyor ve hızlandırıyor. Sorunun çözümünün ileriye atılması toplumdaki çatışmaları ve çalkantıları şiddetlendirmekten başka bir sonuca yol açmaz. Çatışmaların şiddetlenmesi, sistemin krizini derinleştirir ve sonuç alınmasını daha hızlandırır.
Kadın hareketinde gelişme çok hızlı ve boyutluluk kazandı. Gelişmenin büyüklüğü, hızı, analizi ve yoğunluğu karşısında, eski toplum yeni gelişmeleri yönetemez, denetleyemez ve durduramaz durumda. Burjuvazi, özel mülkiyet toplumu tarihsel inisiyatifi yitirirken, tarihsel olarak girişim üstünlüğü işçi sınıfının, emekçi halkın, kadınların eline geçti. Yani savaşa üstünlüklerimizle giriyoruz. Daha doğrusu, sürmekte olan savaşta, sonuca etkide bulunacak bir konumdayız.
Kadınların verdiği mücadelenin daha bir yoğunluk ve hız kazanması, eylem dalgasının her yerde yükselmesi, herkesin dikkatini çekiyor. Bu durum elbette bir rastlantı eseri değildir. Sömürü ve baskı toplumunun kadınlara ve tüm ezilen sınıflara karşı özel mülkiyet toplumunun, toplumun egemen gücünün, açtığı savaşın zincirlerinden boşanması ve yeni boyut kazanmasıyla doğrudan doğruya bağıntılıdır. Her şey karşıtını yaratır. Kapitalist toplumun artan saldırı ve baskıları, kapitalizm tarafından ezilen kitlelerin, kadınların başkaldırılarıyla yanıtlanıyor. Kadınların başkaldırısı, tarihin en devrimci döneminin özelliklerini taşıyor. Devrimci dönemin, devrimci durumun bir özelliği, kitle eylemlerinde olağanüstü artış göstermesi ve en yüksek noktaya çıkmasıdır.
Kadınların sarsıcı eylemleri, dünya devrimine itiş verirken, kendisi de dünya devriminin hızlanmasıyla, daha ileriye çıkıyor.
Toplumun, erkeklerin kadınlara karşı açtığı ve sürdürdüğü kölelik yanlısı savaşı, kadınlar sonsuz başkaldırıyla, sonsuz özgürlük hedefli savaşla karşılıyorlar. Özgürleşme savaşının pek çok yan sonuçları olacaktır ve oluyor da. Fakat kadınların ve emekçi sınıfların temel hedefi, insanın insan üstündeki baskısının her biçimini ortadan kaldırmaktır.
Bugün yarının koşullarını içinde taşır. Doğmakta olanı, yeni olanı eski toplumun, yani bugünkü toplumun bağlarından, tutsaklıktan kurtarmalı ve özgür gelişimin bütün koşullarını oluşturmalıyız.
Bugünkü toplumu nitelendirirken, tanımlamayı bilinçli olarak yapmalıyız. Bugünkü toplum ifadesi üzerinde düşünülmeden kullanılıyor. Günümüzde, bugünkü toplum tek bir toplumu kapsamıyor. Ekim 1917 öncesi, kapitalist topulmu ve kapitalizm öncesi toplumları içine alıyordu. Ekim sosyalist devrimleri sosyalist toplum biçiminden sonra, hem burjuva toplum, hem sosyalist toplum bugünkü toplumdur. Birbirinden farklı ve karşıt iki toplum yazılarımızda, sosyalist toplumdan söz etmedikçe bugünkü toplumu burjuva toplum olarak nitelemiş oluyoruz. Sosyalist toplum dışındaki toplumu anlattığımızı göstermek için, bugünkü özel mülkiyet toplumu ifadesini kullanıyoruz.
Sosyalist toplumda kadınlar özgür ve eşittir. Orada kadınlar, eksiksiz ve tam özgürlüğün önünde halen bir ayakbağı olan geçmişin etki ve kalıntılarından kurtulmak için çalışmalarını uğraşlarını sürdürüyorlar. Bugünkü burjuva toplumundaysa özgürleşme mücadelesini ileri bir seviyeye çıkarttılar. Burada kadın hareketi öyle bir noktaya vardı ki, egemen olan ne yaparsa yapsın bu hareketin ilerleyişini durduramıyor. Kadınların başkaldırısı bir grup ülkeyle sınırlı değil. Bütün bir sistemi kapsıyor. Burjuva toplum, başkaldırıyı bir yerde bastırsa, başka bir yerde devam ediyor ve sürekli yeni başkaldırılar patlak veriyor. Özel mülkiyet toplumu ne yaparsa yapsın, mutlaka bir yerlerde bir İSYAN ATEŞİ yanıyordur. Kadınlar, isyan ateşine bakarak ilerleyişlerini sürdürüyorlar.
İsyancıların her baskıya, her saldırıya rağmen, isyanlarına devam ettiği koşullarda egemen güç başkaldırıyı gerçekten bastırmış olmuyor. Baskı, kendisinden beklenen sonuçları yaratamıyorsa, kitlelerin üstündeki etkisini yitirir. Savaşan, devrimci kitleler karşısında şiddet, şiddetini yitirir. En ağır baskı altında ilerlemek, isyan güçlerinde bambaşka özellikler yarattı: dayanıklılık, sağlamlık, savaşçılık, hedefe varmada ısrar. Bu özellikler zafer için sağlam bir temel oluşturuyor.
Burada belirtmek gerekir ki, biz kadın hareketini anlatırken, yalnızca, örgütlü kitleleri kastetmiyoruz. Hareket, örgütlü güçleri de içine alan fakat daha kapsamlı bir kadın gücünü de ifade ediyor. Kadın hareketi, örgütlü yapılar olamadan da vardır. Örgütlü yapılar, hareketi daha ileri götüren araçlardır. Ancak, kadın hareketi örgütlü güçleri aşan daha geniş kitleleri kendi etkisine alan bir noktaya ulaşmıştır. Kadınların özgürlük mücadelesinin örgütlü güçlerden daha geniş kitleleri içine alması bu mücadelenin kadınların içinde ne kadar derin kök saldığını gösteriyor, ki bu gelişme, kadınların temel hedefini gerçekleştirmek açından ne denli güçlü bir duruma geldiklerini ortaya koyuyor.
Kadın hareketi esas olarak çalışan, işçi, emekçi kadınlara dayanıyor. Toplumsal üretim alanında, bürolarda, günlük işlerde, tarımda, tüm kırsal kesimde çalışan kadınlar, kadın kitlelerinin çoğunluğunu kapsıyor. Böylece, kadın hareketinden söz ederken, bu hareketin sınıfsal-toplumsal karakterini vurgulamış oluyoruz. Kadınlar, çalışan kadınların öncülüğünde, gerçek özgürlüğü ve gerçek eşitliği sağlayacaktır. Bu bağlamda kadın hareketi yalnızca kendi geleceği için umut değil, dünya için de umuttur. İnsanlığın yeni bir geleceği için bir umuttur.
Kadınlar, tarihin bu en eski köleleri, tarihin en uzun iç savaşını yürüten bu insanlar, özlemlerini ortaya koyarken ve özgürleşmek için dövüşürken, erkeklerin en riskli anlarda gösterdikleri cesaretten daha büyük bir cesaret gösterdiler. Her kadın, özlemleri yönünde attığı her adımında koca bir dünyayı karşısına aldı. Her başkaldırışında, toplumun topyekûn saldırısına uğradı, yalnızlaştırıldı, susturulmak istendi, aşağılandı. Ama onlar en büyük cesaretle ilerlemeye devam etti. Bu kölelik toplumu, bu kapitalist sömürü düzeni her yerde, kadınların eylemleriyle çalkalanıyor. Toplumun yüzünde patlayan kadınların cesaretidir.
Comments